Odamın içerisinde bir ileri bir geri yürümekten ağrıyan ayak topuklarımın acısını umursamadan son bir volta daha attım ve ayaklarımın düşüncelerim gibi birbirlerine dolanmasıyla ellerimi düşmeden önce yere siper ettiğim için sessiz bir şekilde zemine kapandım. Düşmeme sinirlenmiş gibi kalkıp sinirle kabarık eteğime vursam da asıl sinirlendiğim şeyin Victorina'yı çıplak görmek olduğunu biliyordum. Burun kanatlarımın açılıp kanadığını ve derin nefesler aldığımı fark ettiğimde sakinleşmek adına kendime birkaç saniye verdim ve bej rengi geniş halının üzerinden kalkıp pencereye doğru ilerledim. Bir an önce Kelt'den ayrılmak ve Damien'den olabildiğince uzaklaşmak istiyordum; hizmetlilerden biri birkaç saat önce odama gelmiş ve yarın akşam yola çıkacağımızı söylemişti. Bu bile sinirlerimi yatıştırmamış ve uyku uyuyamadığım için odada dört dönmeye devam etmiştim. Victorina'nın uzun saçlarının döküldüğü çıplak beyaz tenindeki kızarıklar ve geceliğiyle çıplaklığını kapatmaya çalışırken beni fark ettiğinde yaşadığı zevk, gözümün önünden geçmiyor ve kendimi sakinleştirdiğim her anda yeniden nabzımı yükseltiyordu. Daha önce de böyle bir olay yaşadığımda o leydinin saçlarını kesmiş ve zarar vermiştim fakat şimdi Victorina'ya hiçbir şey yapasım gelmiyor sadece yüreğimde adını koyamadığım bir burukluk hissediyordum. Leydiye itibarımı sarsmaması için zarar vermişken Victorina'ya bir şey yapmak istememem artık itibarı değil başka bir şeyi düşündüğümün habercisiydi ve ben bunu dile getirerek kesinleştirmek istemiyordum.
Beni öptüğü için beni sevdiğini düşünmek taşrada bir çoban yapsa normal gelebilirdi fakat söz konusu Damien olduğu için hiçbir şey net değildi. Pencereden bahçeye ve uzanan uçsuz bucaksız denize bakarken bahçede gözüme takılan atlarla kaşlarımı çattım. Damien'in siyah, cinsinden dolayı diğer atlardan iki kat iri duran ve toynaklarını yere vurarak soluyan atına yem veriliyordu, bir yere mi gitmek üzereydi? Bu gece gitmeyecekti, buna izin vermeyecektim. En azından başkalarına yakınlaşıyorsa benden uzak durması gerektiğini bilmeliydi. Odamdan çıkmak üzere kapıyı tıklattığımda kapı açıldığı anda gördüğüm suratla kısa bir şok geçirmiş ve yutkunarak bir adım geri çekilmiştim.
"Bir yere mi gidiyordun?"
Damien, odaya girdiğinde kapı arkasından kapatılmıştı. Üzerindeki kamuflajını örten siyah, yere kadar uzanan omuzlarında kurt yelesine benzer kürklü pelerinin boynundaki ipini çözüp kenara fırlattığında olduğum yerde öylece kalakalmış ve dudaklarımı aralasam da gerginlikten tek kelime çıkmamıştı. O benimle ilgilenmeyerek kamuflajını da hızlıca çıkarıp fırlatmış ve kılıcının sarılı olduğu kemeri çözüp yatağın kenarına yaslamıştı. Birbirine girmiş saçlarını büyük elleriyle karıştırdığında kürkünü üzerinde birkaç ağaç yaprağı olduğunu ve postalının altında kurumaya başlamış çamur olduğunu fark ettiğimde kaşlarımı çattım ve derin bir nefes aldım. Bir yere gitmiyor, bir yerden dönüyordu. O zaman Victorina kiminle...Damien, pelerinin ardından kamuflajını da hızlı bir şekilde çıkardığında sırtındaki haç şeklinde, dövmeyi andırsa da iyileşmiş bir yara olan izi görmek, kilisede beni öptüğü günü tazelemiş ve istemsiz biçimde gözlerimi yummuştum. Ona artık bana dokunmamasını söylemek istesem de dilimin ucuna gelemeden boğazımda düğümleniyordu. Oldukça geniş yatağa uzanıp postallarını çıkardıktan sonra derin bir nefes alarak öylece odanın ortasında dikilen bana baktığında artık düşünmeyi bırakmam gerektiğini anlamıştım.
"Victorina ile yattın mı?"
İkinci kere düşünmeden sorduğum soruya karşılık yüzünde anlamsız bir ifade oluşmuş ve dudakları sorgular biçimde kıvrılarak uyumadığı için hafif torbalanan gözleri kısılmıştı.
"Ne diyorsun Darcy?"
Bu gece onunla olmadığını anlasam da içimi yiyen bu soruya cevap almak zorundaydım. Şimdi cevap aldığıma göre buna kılıf uydurmam gerekecekti fakat sorgulamadı, ben cevap vermeyip elbisemin sırtından beline uzanan iplerini artık alıştığım için hızlı parmak hareketleriyle çözerken o da yatakta uzanmış ve gözlerini kapatmıştı. Damien'in benimle aynı odada, yatakta uyuyacağını düşünmezdim fakat o bunu umursayamayacak kadar yorgun görünüyordu. Kabarık elbisemden ve sıkı korsemden kurtulduğumda üzerime saten beyaz geceliğimi geçirip, buklelerimin omzuma düşmesine izin verdim ve tedirgin adımlarla yatağa doğru ilerledim. Neredeyse üç iri askerin sığacağı büyük yatakta Damien, denize bakan pencereye doğru uzandığı için ben de yatağın soluna, şömineye bakan kısmına kıvrıldım ve en uca uzanarak arkamı döndüm. Dünyanın en tehlikeli insanlarından biri olan, çıplak elle kurtlarla oynayan bu adamın yanıbaşında uzanmak kalp atışlarımı hızlandırıyor ve engel olamadığım bir titremeye sebebiyet veriyordu. Bana dokunacağını düşünmesem de kollarımı vücuduma sarmış ve yutkunarak gözlerimi kırpıştırmıştım. Şöminedeki ateş hala yanarken, dalgaların sarayın dalgakıranlarına vurduğu seslerin arasında kokusu beni mayıştırıyor ve varlığı beni hem korkutup hem de gücüne sığınabilirmişim gibi bir güven veriyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
darcy
Ficción históricaTenime değen sıcak mühür, onun parmaklarının arasında bir küfür gibi duruyordu. Bembeyaz, tek bir ciziğin bile olmadığı tenime öyle korkusuzca yerleşmişti ki ıslak, alevi üstünde kırmızı mühür; bana nereli olduğumu hatırlatmıştı. Kim olduğumu. O'ys...