Gözlerimi açtığımda yanıbaşımda uyuyan, sadece uyurken çıkardığı kamuflajının altında teni güneşin altında altın gibi parıldayan Damien'e bakarken gözlerimi kırpıştırdım. Dün akşam yemek salonunda yaşananlardan sonra bir daha eskisi gibi olamayacaktık, bunu hissediyordum. Yutkundum ve parmaklarımı keskin hatları olan, uykusunda bile ciddi duran ifadesinde onu uyandırmayacak şekilde gezindirdim. Parmak uçlarım alev alırken, içimdeki ateş zıt bir şekilde soğuyor ve dengeyi buldukça bedenim de zihnim de sakinleşiyordu. Birini sevdiğinizde bu kadar huzurlu mu olurdunuz, içiniz bu kadar soğur muydu? Derin bir nefes aldım ve parmaklarımı çekip, yataktan çıktım ve beyaz geceliğimin uyurken bacaklarıma kadar kıvranmış kenarlarının düşmesine izin verdim. Dolabımdan beyaz, kabarık etekleri olmayan göğüs kısmında dekoltesi bulunan saten bir elbiseyi çıkartıp, geceliğimi bir çırpıda üzerimden çıkarırken Damien'e kaçamak bir bakış attım ve hala uyuduğunu fark edip elbiseyi üzerime geçirdim. Buklelerimi tepemde toplayıp birkaç buklenin yüzüme düşmesine izin vererek bana özel tasaralanan kelebek şeklindeki pırlantalı ucunda iğnesi bulunan tokamı topuzuma geçirdim ve derin bir nefes aldım. Topuklularımı ayağıma geçirip, ses çıkarmamaya özen göstererek odadan çıktım ve koridorların arasında dolanmaya başladım. Galya'daki saraydan bu malikaneye geldiğimizde kendimi buranın hanımı ve sahibi hissediyor, üzerimden kraliyet sarayındaki yük kalkıyordu. Salona inen merdivenlere doğru adımımı atacakken bir hizmetli ordusunun kahvaltıyı tam saatinde hazırlamak için koşuşturarak alt kattaki mutfağa indiklerini gördüğümde adımlarımı mutfağa doğru çevirdim. Salona ulaşıp bir kat daha indiğimde oldukça geniş ve her türlü sebzenin, meyvenin ve ağırlıkla etin olduğu mutfakta leziz kokular yükseliyordu. Hizmetlilerden turuncu saçlarını sıkıca bağlamış genç bir kız beni fark ettiği gibi elindeki hamuru tezgaha düşürmüş ve gözleri irileşmişti.
"Majesteleri!"
Anında eğildiğinde diğerleri de beni fark ederek eğilmiş ve ben konuşana kadar başlarını kaldırmamışlardı.
"Günaydın."
Hepsi karşılık verip çalışkan karıncalar gibi işlerine geri döndüklerinde toplu yapılı, ince kaşlı ve minik burunlu bir hizmetli hızlıca yanıma ulaştı.
"Özellikle istediğiniz bir şey var mı majesteleri?"
Düşünmek için kaşlarımı çattım ve birkaç saniye mutfakta göz gezdirdikten sonra dudaklarımı araladım.
"Çilek reçeli ve manda peyniri."
Hizmetli başıyla onayladı ve konuşmaya devam etti.
"Prens Damien'in her zamanki sabah likörü hazır efendim."
Başımla onayladım ve mutfaktan bahçeye doğru yürürken düşünmeye başladım. Damien'i tanıdığım günden bu yana sabahları yemek yemez ve likörü tek atışta kafasına dikip, masadan kalkardı. Kilise günlerinde sabahları yemek yemez, akşamları dua ederek kurumuş, taş gibi olmuş çiğnenmeyen ekmeğimizi iki yudumluk bayat şarabımıza batırmaya çalışır ve şükretmeyi öğrenirdik. Saraya geldiğim günden bu yanaysa önüme israf derecesine kahvaltı konur fakat alışkanlıklarımdan dolayı birkaç lokmadan fazla yiyemezdim. Şimdiyse kahvaltıda reçel ve peynir istemem nefsime bir yenilgi gibi gelse de insanın sürekli kendine ve nefsine kamçı vurmasının, kapanmayacak yaralar açmasına neden olduğunu biliyordum. Bu yüzden vücudum güçsüz düşüp yemem gerektiğinde bile ağzıma bir şey girmiyor ve daha da hastalanıyordum. Sonunda bahçeye çıktığımda, kraliyet sarayından farklı olarak çiçeklerin yerini görkemli ağaçların aldığını ve bahçenin dört bir yanında gezinen elliden fazla kurdu görmemle irkilsem de hava almaya ihtiyacım olduğu için dolaşmaya başladım. Marc'a haksızlık ettiğimi düşünüyor, engel olmasam Damien'in onun canını aldığında ne hissedeceğimi tahmin etmeye çalışıyordum. O ölse, özellikle benim yüzümden ölse üzülürdüm fakat kahrolmayacağımı biliyordum. Bu dünyada yokluğu içimde yara bırakan tek kişi annemdi ve onun yaşama ihtimali bile beni diri tutuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
darcy
Ficción históricaTenime değen sıcak mühür, onun parmaklarının arasında bir küfür gibi duruyordu. Bembeyaz, tek bir ciziğin bile olmadığı tenime öyle korkusuzca yerleşmişti ki ıslak, alevi üstünde kırmızı mühür; bana nereli olduğumu hatırlatmıştı. Kim olduğumu. O'ys...