Kaskatı suratına bakarken,sisli havada önünü göremeyen atların oradan buraya savrulması gibi duygularımın iç içe geçtiğini ve nefesimin kesildiğini hissettim. Onun ne hissettiğinden çok benim, onun ne hissetmesini istediğimi düşünüyordum. Kıskançlıktan bembeyaz teninin kızarmasını, boynunda belirginleşen damarlarından sadece öfke akmasını. Yani benim onu kıskandığımda hissettiğim şeyleri onun da yaşamasını istiyordum; ancak böylece beni sevdiğine emin olabilirdim. Damien her defasında bana karşı derin bir şeyler hissetmediğini hatırlatsa da inatla beni sevmesini istiyordum. Öyle ki kilisedeki öğretmenlerinden, arkadaşlarından veya sevdiği kişiden karşılıklı sıcak bir duygu alamayan küçüklüğüm; değişen karakterimle artık bunu arsızca kendine hak görüyor ve delice istiyordu. Bunu sönmek üzere olan mumların yarattığı loş aydınlıkta doğrudan bana bakan koyu gözlerine yansıtmaya çalışsam da başarılı olduğum söylenemezdi. Daha çok vereceği tepkinin merakına kapılmış, dudaklarım ondan önce bir şey söylememek için dirense de hafifçe aralanmıştı.
Uzandığı yerden doğrulduğunda alnımdaki bukleyi geriye atan parmaklarının gölgesi yüzümden çekildi ve yataktan kalktı. İri ve uzun vücudunun silüeti taş duvara yansırken yutkundum. Onun gibi doğrulduğumda bacağımdaki yarayı unutmuştum ve gözlerim acıyla kapanmıştı. Derin bir nefes alıp bunu görmezden gelmeye çalışım ve göz kapaklarımı aralayıp, masasındaki harita çizimine doğru ilerleyen Damien'e hayret dolu bir bakış attım.
"Bir şey söylemeyecek misin?"
Bana aldırmadan kemerinden tek hamleyle çıkarıp, elinde iki tur attırdıktan sonra parşömende belirli yerleri hançeriyle yırtan adamın çıplak sırtına dolu gözlerimi diktim.
"Neden yaptığımı sormayacak mısın?"
Onu rahat bırakmayacağımı anladığında parşömeni çizdiği hançeri öyle beklenmedik bir anda duvardaki büyük ayı kafasının kaşlarının tam ortasına fırlatmıştı ki yatağımda oturduğum yerde sıçramıştım. Masasından bana doğru çevirdiği vücudu bastırmaya çalıştığı sinirinden gerilmiş, omuzlarından dirseğine kadar uzanan iri kasları çizgilenmişti.
"Bu neyi değiştirir Darcy? Beni düşünerek başka bir adamı, özellikle benden aşağıda bir adamı öpmenin bende ne gibi bir etkisi olabilir?"
Kaşlarımı çattım ve kasılan çenemi gevşetmeye çalışarak konuştum.
"Seni düşündüğümü nereden biliyorsun?"
Yani, doğru olsa bile buna bu kadar emin olması korkunçtu. Yaladığı için ıslanan dudaklarında yukarıya doğru geniş bir gülümseme belirip, burun kanatları gerildiğinde ifadesindeki alay oldukça gerçekti.
"Kendine dokunurken bile beni düşünüyorsundur."
Yataktan uzattığım sağlam olan bacağımın üzerine basıp, diğerinin ayağa kalktığım için ağrımasını ve diş izlerinin gerinmesini umursamamın nedeni hissettiğim öfkeydi.
"Her şey seninle mi alakalı yani? Tanrım..-" Derin bir nefes aldım ve inanamaz bir şekilde hala alayın baskın olduğu, yumruğu geçirmek istediğim suratına bakarak konuşmaya devam ettim.
"Başkasını öptüğümü söylediğimde bile kendini düşünüyorsun! Senden yukarıda bir adam olsa mı kıskanacaksın yani, bu mu? Kralı falan mı öpmem gerekiyor aşağılık hissetmen için!"
Bakışlarının daha korkutucu bir hale bürünmesi bile öfkemi bastırmaya yetmemişti. Bir kadının duygularının böyle önemsenmediği bir an olamazdı herhalde. Sanki yaşamındaki her bir unsur ona hizmet ediyor gibi davranıyordu çünkü çocukluğundan itibaren hayatın ona sunduğu altın tepside bunlar vardı.
![](https://img.wattpad.com/cover/355798523-288-k427444.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
darcy
Fiksi SejarahTenime değen sıcak mühür, onun parmaklarının arasında bir küfür gibi duruyordu. Bembeyaz, tek bir ciziğin bile olmadığı tenime öyle korkusuzca yerleşmişti ki ıslak, alevi üstünde kırmızı mühür; bana nereli olduğumu hatırlatmıştı. Kim olduğumu. O'ys...