Gözlerimi araladığımda güneşin odama sızarak, her bir eşya parçasına vurarak doğrudan yüzümü aydınlatmasıyla esnedim ve yatağımda gerinerek ayaklarımı aşağı sarkıttım. Dün gece Damien'in odasından gelen kadın çığlıklarıyla donmuş ve odama geri döndüğümde tek yapabildiğim uyumayı beklemek olmuştu. Kafamda binbir düşüncenin hız kesmeden koşturmaya devam etmesi kesilmemiş ve iyi bir uyku çekememiştim, yine. Anais her zamanki saatinde temiz ve ütülü siyah hizmetli elbisesini giymiş, saçını sıkı bir topuz yaparak beyaz pilesini takmıştı. Onun rutini için de üzülmüyorum desem yalan olurdu yine de yaptığı işi seviyordu ve beni de seviyordu, yani ben öyle düşünüyordum. Hızlı bir şekilde küvetime şömineden aldığı suyu dökmüş ve çiçek yapraklarını, aromaları döküp suyun ılıdığına emin olunca beni çağırmıştı. Bir yandan heyecanla saraydaki dedikoduları anlatıyor bir yandan işini hızlıca hallediyordu. Beyaz geceliğimin ipini çözüp çıplak ayaklarımla yerde sekerek küvete girdim ve derin bir nefes aldım.
"Sonra ablasına döndü ve bir porsuğa benzediğini söyledi, inanabiliyor musun tanrım! Bu ölü tenli soğuk ve güzel kadınlar hep mi böyledir kendi ailelerine bile sıcak değiller. Yani Kraliçe Iva'dan anlamamız lazım, aynı ülkeden geliyorlar sonuçta-"
"Dün Damien'in odasındaki kadın kimdi?"
Bakışlarım duvarımdaki eski dönem büyük tabloda sabitlenmişken, küvetimin yanıbaşında saçlarımı nazikçe tarayan Anais, konuşmayı bir saniyeliğine kesti ve dudaklarını ısırıp gergin bir şekilde bana baktı.
"Leydi Valeriya. Prens Damien ile çocukluklarından bu yana tanıyorlar birbirlerini, oldukça benzer huyları var."
Anais, son kısmı inanamayarak ve biraz da içine kaçarak mırıldandığında yüreğimde bir şeylerin hareketlendiğini hissetsem de kendimi küvette biraz daha kaydırarak tüm kafamı suyun içine soktum ve birkaç saniye kaldıktan sonra çıkıp, parmaklarımla yüzümden akan damlaları sildim. Anais tarağı kenara koydu ve ellerini kucağında birleştirerek üzüldüğünü belirten bir surat ifadesiyle bana bakmaya başladı.
"Prens Damien'in çok fazla kadınla olduğunu görmedim, böyle bir düşkünlüğü yok. Bana kalırsa Kraliçe Iva, sizin yakınlaşmanızdan korktuğu için Leydi Valeriya'yı özellikle getirtti buraya. O kadının etkileyemeceği erkek yoktur heralde."
Kraliçenin getirtmiş olması muhtemeldi, dün gece ben Damien'in odasına çıkarken büyük bir mutluluk vardı yüzünde. Fakat benim asıl meselem bu değildi. Damien'i kıskanmıyordum sadece aklım karışıyordu. Bana yakınlaştıktan hemen sonra başka bir kadınla olmasını küçük köylü, rahibe aklım kavrayamamış ve belki anlık bir gafletle tanrı huzurunda evlendiğim adamın başkalarıyla olmayacağını düşünmüştü. Damien'in benimle evliyken başkalarıyla olabileceğini zaten hesaba katmıştım bunun için geçerli bir sürü sebep vardı önümüzde; birbirimizi sevmiyorduk, bana karşı diğer kadınlarda göremediği güçlü bir şehvet duymuyordu ve taht varisi olduğu için eninde sonunda çocuk yapması gerekiyordu, ben ona bir çocuk sunmayı reddediyordum. Küvetten çıkıp kurulandığımda Anais dolabımı açmış ve birkaç elbiseyi önüme sermişti. Fakat gözüme takılan dolaptaki eteği uzun, göğüs dekoltesi kapalı sadece gerdanı açık olan üst kısmı sade fakat eteğinde fırfırların incilerle süslendiği ipek kumaş elbiseydi. Onu çıkardık ve korsemi giyip üzerime geçirdiğimde Anais bol gelen tarafını iğnelediğinde üzerime yapışmış ve oldukça yakışmıştı. Açıkta kalan boynuma beyaz pırlantaların dizildiği bir kolye ve takıldı, koyu buklelerimin arasına inciler geçirildi. Yüzüm pudralanıp sade bir makyaj geçildikten sonra dudaklarıma koyu kırmızı bir ruj sürüldü ve hoş kokular sıkıldı. Sonunda boy aynamdan kendime baktığımda uzun zaman sonra beğenmiş ve Anais'in büyülenmiş bakışlarıyla da onayımı almıştım. Odadan çıktığımızda kraliçenin hizmetlilerin telaşla koşturarak koridordan geçmesiyle merakla aşağı bakındım ve Anais derin bir nefes alarak açıkladı.
![](https://img.wattpad.com/cover/355798523-288-k427444.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
darcy
Historical FictionTenime değen sıcak mühür, onun parmaklarının arasında bir küfür gibi duruyordu. Bembeyaz, tek bir ciziğin bile olmadığı tenime öyle korkusuzca yerleşmişti ki ıslak, alevi üstünde kırmızı mühür; bana nereli olduğumu hatırlatmıştı. Kim olduğumu. O'ys...