"Kardeşim...mi?"
Aralanmış dudaklarımı birbirine bastırdım ve şaşkınlıkla karşımdaki genç prense baktım. Yaşayan tek ebeveynim Belga'nın kralı Kral Bellmard dı ve onların böyle bir oğlu yoktu. Ayrıca prensin göğsündeki amblem, daha önce hiç görmediğim bir krallık amblemiydi. Prens Axel, hafif bir baş selamı vererek derin bir nefes aldığında yaşadığım karmaşanın farkında olmuş gibi rahatsız olmuş ve durumu bana açıklamak için ağzını açtığı sırada Damien elini belime koymuştu.
"Eminim ki prens çok uzak yerlerden geldiği için yorgundur."
Prens Axel'i çevreleyen askerlerle hala neyin içerisinde olduğumu kavrayamazken iki askerin prensin koluna girmesiyle engellemek istercesine bir adım ileri atıldım fakat Damien beni sıkıca tuttu. Diğer soylular yaşanan kargaşayı hayretler içerisinde izlerken Damien'in zevkle kıvrılan dudaklarıyla aldığı bir yudum şarap boynundan akmış ve kısılmış gözleri kapana kısılan prensi keyifle izlemişti.
"Ne? Damien ne demek kardeşin?"
Bir ona bir prense bakmayı sürdürürken bana bakmadan prensi izlemeyi sürdürdüğünde Axel konuşmuştu.
"Bu herif şeytanın teki! Sakın onu seçme Darcy, sakın!"
Askerler, prensi ve yanındaki iki kırmızı üniformalı askeri zorla salondan çıkarırken Axel'in söylediği sözlerle parmaklarımı alnıma götürdüm ve iyice çıkan ateşimle nefesimin daraldığını hissettim. Damien'in belimdeki elini itip, merdivenlerden hızla çıkarak koridorların arasından çıkarken salonda müzik hala devam ediyor ve soylular yaşanan kısa kargaşanın ardından hiçbir şey olmamış gibi eğlenmeye devam ediyorlardı. Ben salonu terk ederken Damien arkasını bile dönmemiş ve beni durdurma gereği duymamıştı, tek gözlü sağ kolu Lorin ise bölüğüyle beni odama kadar takip etmiş ve yine bir suikaste kurban gitmememi sağlamışlardı. Odama girdiğim anda kapı arkamdan kapatıldığında kendimi yatağa attım ve yanan boğazımın acısı dinsin diye boş kadehe soğuk bir su doldurup kafama diktim. Odamın içerisinde bir ileri bir geri volta atarken parmaklarım boynumdaki pahalı gerdana gitmişti ve taşlarıyla oynarken bir yandan düşünmeye çalışıyordum.
Prens Belgalı değilse nereliydi? Ayrıca babamın benden başka bir günah işlemediğini ve başka çocuğu olmadığını çok net bir şekilde emindim. Öyleyse...Annem yaşıyor muydu?
+
İki gün geçmişti. Odadan çıkmam kesinlikle yasaktı ve kafayı yemek üzereydim. Lorin ve askerleri kapımın dibinden ayrılmıyor ve kapıyı tekmelemem, bağırıp çağırmam bir işe yaramıyordu. Damien bana öyle büyük bir işkence çektiriyordu ki, kızgın demir bassa yeriydi! Beni büyük bir soru işaretinin ortasına atmış, kardeşim olduğunu iddia ettiği kişiyi tutuklamış ve esir almıştı. Belki de öldürmüştü, bilmiyordum.
Salonda dağınık bir şekilde duran topuklu ayakkabıyı sinirle elime alıp büyük boy aynasına attığımda görüntüm, zihnim gibi parçalara ayrılmış ve bir kısmı kırılıp dökülmüştü. Parmaklarımı saç diplerime geçirdim ve hemen arkamdaki dolabın önüne çöküp, geceliğimin eteğinin açılmasını önemsemeden bacaklarımı kendime çektim ve kafamı dizlerimin arasına yasladım.Eninde sonunda yanıma gelecek ve bana istediğim cevapları verecekti böyle davranmaya hakkı yoktu. Ayrıca kendini ne kadar zeki ve yenilmez sanarsa sansın bir gün onu zayıf bir anında mahvedecektim, kendime yeminler ediyordum. Birkaç saat dolabın önünde öylece oturduktan sonra kalçam uyuşmaya başladığı için ve sinirim az da olsa yatıştığı için yavaşça kalktım ve pencereye doğru yürüdüm. On kat yukarıda olduğum için aşağı atlamak gibi bir şansım yoktu fakat çokça düşünmüştüm bu fikri. Ayrıca dışarıya beni çıkarmaları için bağırıp çağırsam da hiçbir asker bunu umursamamış ve iki gün önceki baloda gece soylular çoktan malikaneden ayrılmıştı. Yapayalnız kaldığım bu mahzende beni kurtarabilecek bir Marc veya Anais yoktu, onları özlemiştim. Aşağı doğru baktığımda askerlerin atlarını bağladıklarını ve kılıç kutularını yukarı taşıdıklarını fark ettim. Bu asker birliği benim buraya hapsedildiğim gece ayrılmıştı saraydan ve şimdi geri dönmüşlerdi. Eğer Damien onlarla birlikte gittiyse dönmüş olabilirdi, buna sığınmak istiyordum. Arkalarından bir birlik daha geldiğini gördüğümde tanıdık simayla kaşlarımı çattım. Belga'ya Damien'in yanında gelen kraliyet komandosuydu bu. Sağ yanağında bir yarık vardı ve upuzun saçlarını demir tokayla tutturmuştu, beni Belga Sarayında nasıl aşağıladığını ve sözleşme imzalanıp Damien'in resmi karısı olduğumda nasıl u dönüşü yaptığını çok net hatırlıyordum. Fakat Galya Sarayına getirildiğimde onu hiç görmemiştim, Damien hep sağ kolu Lorin ile oluyordu. Kraliyet komandasının geçtiğimiz birkaç ayda saçlarının ve sakalının bir kısmı beyazlamış ve yüzü eskisinden de korkunç, yaşlı bir ifadeye bürünmüştü. Her nereye gittiyse veya gönderildiyse hiç iyi şeyler yaşamamışa benziyordu. Sonunda hepsi saraya girdiklerinde kapımın açılmasıyla korku ve heyecan karışımı bir ifadeyle arkamı döndüm.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
darcy
Historical FictionTenime değen sıcak mühür, onun parmaklarının arasında bir küfür gibi duruyordu. Bembeyaz, tek bir ciziğin bile olmadığı tenime öyle korkusuzca yerleşmişti ki ıslak, alevi üstünde kırmızı mühür; bana nereli olduğumu hatırlatmıştı. Kim olduğumu. O'ys...