on yedi

530 4 12
                                    

Birbirlerine çarpılan kılıçların, her yaştan erkek ve kadınların coşkulu çığlıkları altında gerilen bedenimin içini dolduracak derin bir nefes aldım. Kelt Kralı, Damien adına gladyatör turnuvası düzenlemişti; bu yüzden büyük arenanın en üst noktasındaki özel yerimizden bu saçmalığı izlemek zorundaydık. Anais minik ellerini yeşil gözlerine kapatarak ağzından küçük bir çığlık kaçırdığında daldığım noktadan ayıldım ve halkın tezahüratlarının sardığı arenaya baktım. Oldukça iri ve siyah uzun saçları beline kadar uzanan şövalye, kel ve ona göre daha bodur kalan diğer şövalyenin kafasını tek bir hamlede kesmiş ve büyük bir gururla yanıbaşımda büyük ve gösterişli koltuğunda oturan Damien'e doğru uzatmıştı.

"Çok yaşa Galya! Çok yaşa Prens Damien!"

Damien'e bakışlarımı çevirdiğimde şövalyenin bu şovundan hiç etkilenmediğini ve umursamadığını anlamıştım. Hafif bir baş hareketiyle karşılık verdiğinde iri savaşçı kelleyi halka doğru savurmuş ve göğüslerine yumruklar atarak kazanmanın verdiği sevincini sergilemişti. Yüzümü buruşturdum ve arka koltuğumuzda gözünü kırpmadan Damien'e bakan Prenses Victorina'ya baktım. Sarı ve ipeksi saçlarına yüksek bir taç takmış, simsiyah bir elbise giymiş ve makyajına oldukça özenmişti. Onun hala Damien'i etkilemeye çalışması bana nasıl hissettiriyordu anlayamıyordum fakat içimi gıdıklayan kötücül namelerin kulağıma kadar ulaştığını ve üst bacağıma taktığım hançerliğin tenimi yaktığını hissediyordum. Aramızda geçenlerden sonra onu sahiplenmek veya kıskanmak istediğim son şeydi çünkü bu ona karşı hislerim olduğunu gösterirdi. Ayrıca kilisede beni öptüğü geceden bu yana yüzüme bakmıyordu, dün geceki yemek hariç. Orada bana nasıl bir ifadeyle baktıysa aklımdan çıkmıyor ve iki gecedir sürekli düşünmeme neden oluyordu; Damien bana karşı bir şey hissedebilir miydi? Ben, umutsuzluğumun getirdiği hayalperestlikle karmakarışık olmuş hayatımda bir eğlence mi arıyordum? Belki de en iyisi bu konu üzerine hiç düşünmemek ve onun yaptığı gibi hiçbir şey olmamış rolü yapmaktı. Victorina'nın yanında oturan ve tam önünde Damien olduğu için geçen akşamki yemekte ona oldukça kin besleyen Kelt Prensi'nin yanaklarını ısırarak düşünceli bir şekilde Damien'i izlemesiyle kaşlarımı çattım. O kadar nefret dolu bakıyordu ki, krallığını kurtarmak isteyen bir prensin yapabileceği türden şeyler yapacakmışçasına tetikte bekliyordu.

Koltuğundan hızla kalkıp sorgular bir şekilde kendisine bakan annesine bir şey demeden arenanın üst katından ayrıldığında bunun bizim için tehlike yaratıp yaratmayacağını anlamaya çalıştım. Sonunda şövalye arenayı terk ettiğinde ve dansçılar, soytarılar son bir gösteri için sahneye girmek üzere hazırlandıklarında Damien, buradaki işi bitmiş gibi ayaklandı ve ben de aynı şekilde koltuğumdan kalktım. Tam balkonu terk etmek üzereyken arenadan gelen güçlü bağırışla aynı anda adımlarımız durmuştu.

"Prens Damien!"

Kelt Prensinin sesi tüm arenayı doldururken herkesin yüzünü şaşkınlık kaplamıştı, Damien hariç. Oldukça ifadesiz bir şekilde sanki prensin eninde sonunda kendisine meydan okuyacağını biliyormuş gibi arkasını dönmüş ve gözleri öfkeden kanlanan prensi aşağılar bir ifadeyle süzmüştü.

"Seni arenaya davet ediyorum!"

Kral'ın sinirden ve korkudan beyaz teninin kırmızıya dönüşmesini izlerken, kraliçe yüzüklü parmaklarını yüzüne götürüp derin bir nefes almıştı. Victorina'ya baktığımdaysa ağabeyi yerine Damien'e baktığını ve ancak ölümle sonuçlanabilecek arena savaşının onu hiç endişelendirmediğini fark etmiştim. Açıkcası ben bile bu zavallı prens için üzülüyor ve Damien'in arenaya çıkmaması için tanrıya dua ediyordum. Fakat o, kemerindeki kılıcın başına büyük avuç içini yaslayıp, balkon merdivenlerine yönelmiş ve kral ile kraliçenin af dilemelerini umursamamıştı. Yutkundum ve herkes gibi koltuğuma geri oturup gergin bir şekilde arenaya çıkan Damien'e baktım.Kelt prensi, sarı saçlarının üzerine miğferini geçirmiş ve kılıcına ustalıkla iki elle sarılmıştı.

darcyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin