33. BÖLÜM: ZAFER TACI VE YILDIZLAR

21 5 0
                                    

♪ Tuğkan – "Her Yanım Yangın"

Diri diri yakılmak gibi; bilincin açıktı ve olan biten her şeyin farkındaydın ancak kıpırdayamıyor, o sonu değiştiremiyordun

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Diri diri yakılmak gibi; bilincin açıktı ve olan biten her şeyin farkındaydın ancak kıpırdayamıyor, o sonu değiştiremiyordun. Her anına şahit olunca ölüyormuş gibi değil de daha çok, parça parça tükenmiş ve nihayetinde bir can kaybetmişsin gibi hissettirirdi. Taha ile bir masalı yaşadıktan sonra gerçekliğe böyle bodoslama dalmak, neşemi kaybetmişim gibi hissettirdi ve bunun ne kadar tehlikeli olduğunu tüm varlığımla biliyordum.

Taha Poyraz'ı gerçekten seviyordum. Bazen bir dost, bazen bir oğul, bazen bir baba, bazen bir dünyaymış gibi geliyordu ve tümüyle seviyordum. Hiç kimse olmak ve özgür kalmak istiyordu lakin farkında olmadan her şeyim oluyor, beni her şeyi olarak görüyordu. Bugünümüze dek, farklı şehirlerde farklı kalabalıklar içinde aynı yalnızlığı sırtlanmıştık bu yüzden birbirimize gittikçe bağlanıyor ve bundan rahatsızlık duymuyorduk. O yokken ne yaptığımı, nasıl yaşadığımı sorgular olmuştum.

Tereddüt etmeden düğümleri sıkılaştırıyorduk; önceden o yoktu ve ben vardım, artık o vardı, onsuz kalınca koca boşluğa düşmek vardı. Hayatımdaki yerine alışmak ve oradaki varlığını korumak olmalıydı bu, yoksa istesem de bırakamayacağım bağımlılığımın yoksunluğunu çekerdi ruhum. Sonra ölmüş olurdum, artık bana ait bir can olmadığından.

Bugün neredeyse tüm derslerimiz boştu ve çıkışta, Kayra ile hamburger aşerdiğimizden hamburger yemeye gitmiştik. Kahveler ellerimizde, okulun oradaki takıcı dükkânında geziyorduk. Zincir kolyelerin önünde bakışlarını gezdirirken, "Kolye istiyorum," diye mırıldandı Kayra.

"Kaç keredir alalım sana diyorum."

"Ama hiçbirini kendime yakıştırmıyorum."

"Alışık olmadığın içindir." Kahveden bir yudum alıp gözüme kestirdiklerimi incelemeye başladım. Bu esnada Kayra'yı ikna etmeye çalışıyordum. "Renkli şalları da yakıştırmıyordun kendine, hatırlıyor musun? Şimdi pembe bile takıyorsun."

"Mor o," diye düzeltti beni. Göz devirmek istesem de yapmadım, köstek olmak istemiyordum. Uzanıp hoşuma giden bir tanesini gösterdim. "Nasıl?"

"Fazla sarkıyor sanki, daha kısa olsa iyiymiş aslında." Duvarın sağ tarafında kalanları gösterip, "Bu taraftakiler istediğim boyda ama modelleri beğenemedim," dedi.

Henüz o kısma gitmemiştik ama Kayra uzaktan bir göz atmış olmalıydı. "Fazla çeşitlilik yok zaten, başka yerlerden de bakabiliriz."

Kısa bir baş sallama hareketi yaptı. Bakışlarım duvarın en dibindeki kolyelere takılınca istemsizce o yöne doğru adımladım. Uzaktan, Taha'nın taktığı kolyeyi anımsatmışlardı ki yanılmamıştım, o tarzdı. Elimi gümüş zincir boyunca kaydırıp kolye ucunu avucuma bıraktım. Büyük çemberin içinden küçük bir çember geçiyordu ve küçük çemberin içinde yaldızlı bir yıldız sembolü vardı. Yıldızın dört köşesinin, pusulanın kutuplarını gösterdiğini anlamakta gecikmedim. Parmağımı üzerinde gezdirince küçük çemberin döndüğünü fark etmiştim. Eğer mümkün olabiliyorsa şu an bir kolyeye âşık olmuştum.

BİR BALMIŞ BİR YOKMUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin