♪ Jonghyun – "Elevator"
Havalar soğuyordu ve ben, daha çok yalnızlaşıyordum. Bileğimden hiç çıkartmadığım deri bilekliğin iplerini sıktıkça sıktım. Belli başlı bir nedenim yoktu, üşüyordum ve sarılmanın nasıl hissettirdiğini, beni ısıtıp ısıtamadığını hatırlamaya çalışıyordum. Yeterli değildi. Sevgilimin, Taha'nın yanı başımda olması gibi değildi. Yolu bulamıyordum ve elinden tutmak aklıma gelen tek mantıklı çözümdü. Uzun zamandır tutmuyordum, düşüyordum.Ölüyorum, görmüyor musunuz?
Kolum yataktan aşağı sarkmış, bir ileri bir geri gidip duruyordu. Gözlerim bir boşlukta takılı kalmıştı. Aklımdan geçen herhangi bir düşünce yoktu, adını unuttuğum ama ezberimde bir şarkı çalıyordu. Müzik yoktu, yalnızca ritimsiz kelime öbeklerinden ibaretti. Yutkunmakta geciktiğimde tükürüğüm boğazıma kaçtı ve öksürerek doğruldum.
İlla uçurumdan mı atlamalıyım?
O kadar uzun zamandır başka biriymiş gibi davranıyordum ki; yalnızlık çekmiyormuşum gibi, üzüntüden bitap düşmüyormuşum gibi, hiç canım acımıyormuş gibi, sanki bana özel, kendi cümlelerim hiç var olmamış gibi, öleli çok olmuş da kimse üzerime toprak atmayınca utancımdan yaşamaya devam etmek zorunda kalmışım gibi... Öyle bir yabancıydım ki gerçekte kim olduğumu ben de unutmuştum.
İçerideki kızın kim olduğunu, bu kızın yaşama gayesini bilmiyordum. Çırpınıyordu da ona neyin iyi geldiğini hatırlamıyordum. Duyamıyordum onu. O kadar susturmuştum ki artık istesem de konuşmuyordu, küsmüştü. Dargındı. Beni, sesine hasret bırakıp gitmişti. Nasıl geri getirecektim, onu nasıl yaşatacağımı bilmiyordum. Kör edici bir suskunlukta, sağır olmuştum yokluğunda. Ben miydim o, onu tanımıyordum. Kendimi bulamıyordum.
Ne yapmaktan hoşlanırdı? En son ne zaman kalbinin atışını hissetmişti? En son ne zaman tüm hücrelerine dek hissedebilmişti? Onu ne gülümsetmişti, en son ne zaman mutlu olduğu için gülümsemişti? Hayatında pişman olmadığı ne kalmıştı geriye? Pişman mıydı sahiden ben olduğu için? Neden sevememişti ki beni, ben sevdiğim zaman çok severdim hâlbuki.
Can havliyle pencerenin kulpunu tutup çevirdim. Oksijenin ciğerlerime ulaşmasında bir aksaklık vardı sanki, nefes alamıyordum. Derin derin solurken bitsin istiyordum, aldığım nefeslerle boğulacak gibi oldum. Yer ayaklarımın altından kayıyormuş gibi geldiğinde tutunabildiğim tek şey olan kulpa asıldım, başımı kaldırır kalmaz pencere camında yüzümü gördüm. Yıllarca beraber yaşamamışçasına şimdi kendimle yüz yüze bakmaya hazırlıksız yakalanmıştım. Çünkü yaş 17, geriye dönüp bakmayacağım konusunda kendime tembihliydim, şimdi bu uçurum kenarından nasıl dönülmeli, dönülmemeli miydi?
Ah canımın ta içi, neden sevdirememişim kendimi? Tükendi değil mi tüm bahanelerin? Artık bulamıyorsun kendini kandırabilecek bir kaçış yolu? Bir yerde bulunuyorsun, orayı seviyorsun da ama ait hissedemiyorsun, fazlalık hissi bırakmıyor peşini, değil mi? Hiçbir resme yakıştıramayınca kendini, çerçeveleri de indiriyorsun duvarlardan. Duvarlar bomboş. Bu bedenim bomboş, yalnızca bir et kütlesi çünkü ruhum kayıplara karışmış, terk etmişti beni. Ne aradığını söylese bana, belki yardım ederdim bulmasına. Onu da söylemedi. Beni dahi anlatmıyor artık bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR BALMIŞ BİR YOKMUŞ
General FictionDuygu, neredeyse hiçbir şarkısını bilmediği Duman grubunun konserine kuzeninin ısrarlarıyla gitmek zorunda kalır. O geceden tek beklentisi yağmura yakalanmamakken en beklenmedik olanı, sırf onunla konuşabilmek için açılmış sahte bir hesabın gönderdi...