44. BÖLÜM: MUTLULUK FALI

9 5 0
                                    

♪ Çağan Şengül – "22"

♪ Çağan Şengül – "22"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bugün benim de doğduğum gündü lakin ben sorumluluk almaya, paydos vermeden birçok şeyin getirisini düşünüp bunlarla cebelleşmeye devam ediyordum.

Nihayetinde pastayı kesmiş, hazırladığımız atıştırmalıkları hızlıca yemiş ve Teoman'ın bahsettiği yere gitmek için arabaya binmiştik. Saat çoktan beşi geçmişti bu yüzden diken üzerindeydim ve oyunbozan gibi görünmemek için gerginliğimi belli etmemeye çalışıyordum, neyse ki yol 20 dakika bile sürmemişti. Sude'nin en çok yapmak istediği şeyi yapıp kapının önünde dikilen güvenliğe kimliklerimizi gösterdik ve içeri girdik. Mekân o kadar loştu ki şahsen üstüme bir ağırlık çökmüştü oysa güçlü bir müzik çalıyordu, insanların belli belirsiz kahkahaları duyuluyordu ve oturanlar kadar ayakta, dans edenler de vardı. Teoman, hem saat erken hem hafta içi olduğu için fazla kalabalık olmaz demişti ancak içerisi gayet doluydu.

Bakışlarım direkt benim gibi merakla etrafı inceleyen Sude'ye döndü. Ona baktığımı fark edince kısaca bana bakmış, ardından hiçbir şey yokmuş gibi yeniden önüne dönmüştü. Reddetmemin en büyük nedeni belki de oydu, gelip kontrol etmeye ihtiyaç duymadan kapalı, havasız ve sıkış tıkış bir yere geleceğimizi tahmin etmemesi imkânsızdı ancak onun için onunla inatlaşmanın yersiz olduğuna karar vermiştim en sonunda. Ne hali varsa görsün diyemiyordum yine de, sırf ben haklı çıkmış olmayayım diye rahatsızlığını dile getirmekten kaçınacak potansiyele sahipti. Burası onun sağlığı için sahiden iyi bir yer değildi.

Ona biraz yaklaşıp kulağına doğru, "Hala geç değil, buradan çıkabiliriz," dedim.

Direkt, "İyiyim," diyerek kestirip atmıştı.

"Sude—"

"Duygu beni daha çok tedirgin ettiğinin farkında mısın? Sadece rahat bırak," diye sesini yükselttiğinde şaşkınca tepkisine anlam vermeye çalışıyordum.

"Aman be," dedim ben de onun gibi sesimi yükselterek. "Ne yaparsan yap."

Taha'nın elini belimde hissedince çatılı kaşlarımı bozmadan ona döndüm. Başını sorun ne dercesine iki yana salladığında omuz silkmekle yetindim. Yine de, "Ne oldu?" diye sordu.

"Bir şey yok, bir an daraldım gibi oldu sadece."

"Duygu ne mızmızlandın gerçekten ya," deyip bıkkınlıkla yüzünü buruşturdu Teoman. Peşinden, "Genelde oturduğumuz yer boş," diyerek bir yeri işaret etmişti ama Taha, "Düzgün konuşmayı öğren önce," diye Teoman'a uyarıcı bir şekilde baktı. "Sonra nereye istiyorsan oraya çökersin."

"Hadi ama, alınacak gücenecek bir durum yok ortada. Duygu ile her zamanki halimiz, keyfimiz kaçmasın boş yere." Ardından Sude büyük bir adım atarak önümden geçti ve Teoman'ın gösterdiği yere yöneldi.

BİR BALMIŞ BİR YOKMUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin