♪ Little Mix – "Little Me"
Bugün tüm kelimelerim kırılmış size yine. Neden konuşmadığımı sorgulamayın. Ne anlatacağım? Beni bana anlatın ve ben de bir yabancıyı dinleyeyim sizden. Düzeltmeye çalışayım, kabul etmeyip verdiğim zarardan bahsederek söze devam edin. Ben sizi dinleyeyim, siz yine de beni dinlemeyin; bıçaklar deyin, bıçaklarını bilemeye son ver! Ne söylersem söyleyeyim, bu saatten sonra yalnızca keskin taraflarını duyacaksınız. Yaralayacak sesim, düğüm düğüm olmuş boğazım çözülmeyecek inatla. Değişmemi isteyin benden, değişeyim ve cani olmaktan vazgeçeyim. Değişmeli miyim, o zaman kimin sesini işitecek kulaklarım? Kurtulamayacağım, kurtuluş yok bu terk edildiğimi vurgulayan duygulardan. Kurtuluş yok benden.Elimin tersiyle, tutmayı beceremediğim tek bir damla yaşı silip sakince ayaklandım ve başımı öne eğerek sınıftan çıktım. Tuvalete girip boş bulduğum ilk lavaboda yüzümü yıkadım. Aynadan göz altlarımı inceleyip kızarıklık olup olmadığını kontrol ettim. Kesinlikle fark edilmiyordu, başımı sıraya yaslayıp test kitabının arasından telefona bakarken denk geldiğim yazının beni duygusallaştırdığı. Eğer ufacık da olsa bir ihtimal söz konusu olsaydı hamile olduğumu düşünmeye başlayacaktım, bu duygular geçidinin her adımında farklı bir hisle sarmalanıyordum. Öyle şeffaflaşmıştım ki kırılmam an meselesiydi, bu vakitten sonra bana parmağın ucuyla dokunmak dahi beni ezip geçmek demekti.
Koridorda nöbetçi olan Kimya hocasıyla göz göze gelince ona gülümsedim. Merdivenlere yönelecekken beni yanına çağırdı. O sırada öğrenci zili çaldı ve bu, duraksamasına neden oldu. Ardından, "Sonraki teneffüs bir görün bana Duygu," dedi.
"Peki hocam." Birbirimize iyi dersler dileyip ayrıldık. Neden böyle bir ana sahip olduğumu anlayamamıştım, çok üzerinde durmadan sınıfa girdim.
Kayra bıraktığım gibi test çözüyordu. Birden kalkıp nereye gittiğimi sormasını bekledim, sormadı. Tuvalete gitmeden önce bilerek burnumu çekip ses çıkarmak istemiştim ama kulaklığı vardı herhalde o an, duymamıştı.
Midem bulandığı için hiçbir şey yememiştim, o da evden getirdiği sandviçi yediğinden öğle arasında sınıfta kalmıştık. Sonraki iki dersimiz Matematikti ve hocanın izinli olduğunu az önce öğrenmiştik, yani ders boştu. Müdür yardımcısı inatla eve gitmemize izin vermiyordu, çıkış saatine dek sınıfta sürünmek zorundaydık.
Öğle arası ile boş dersleri bağlayıp ders çalışsam mükemmel olacaktı ancak şimdiden öğle arasını feda etmiştim bile. Bir soruyu birden fazla kez okuyup yine de bir şey anlamayınca zorlamanın alemi olmadığına karar verdim. İlerleyemeyince canım sıkılıyordu ve bu kısır döngü, anlama kabiliyetimi zayıflatıyordu. Aynı sayfada, aynı sorunun başında ve apayrı dünyalardaydım. Ders de değiştirmiş ve sorunun derslerde değil, bende olduğuna kanaat getirmiştim. Ama kitabı kapatıp kaldırmamıştım, kitap önümde açık bir şekilde dururken sosyal medyada geziniyordum. Müzik listelerimi düzenliyordum ama birkaç gündür şarkı dinlemiyordum. Telefonun hafızası dolmak üzere olduğundan galeriyi temizliyordum. Ardından sonra bakarım dediğim ders notlarıyla karşılaşıyor ve hüsranla açık duran test kitabına bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR BALMIŞ BİR YOKMUŞ
Tiểu Thuyết ChungDuygu, neredeyse hiçbir şarkısını bilmediği Duman grubunun konserine kuzeninin ısrarlarıyla gitmek zorunda kalır. O geceden tek beklentisi yağmura yakalanmamakken en beklenmedik olanı, sırf onunla konuşabilmek için açılmış sahte bir hesabın gönderdi...