18.

60 6 3
                                    



-

Taehyungla beraber spor salonuna gidip bir süre orada kalmıştık, fakat benim ısrarlarımla beraber - benim yüzümden derslerden geri kalmasını istememiştim, sınavlar yaklaşıyordu- tekrar sınıfa dönme kararı aldık. Şu anlık teneffüs olmasından dolayı kafeteryada oturuyorduk.

"Oo kimleri görüyoruz" gelen sesle beraber arkamı döndüm, sesin sahibi Hoseok'tu. Taehyung'da benimle beraber Hoseok'a bakmış, sinirli bir iç çekmişti. Ben ise onlara tebessüm edip Taehyung'a geri bakmıştım.

Hoseok ve Jin karşı masamıza oturmuştu, bir süre onlarla sohbet etmiştik. Onlarla sohbet etmek çok eğlenceliydi, eğlenceli insanlardı. Espirileri özellikle çok komikti. Sadece o da değil kişilikleri, konuşma biçimleri, sohbetleri, insanlara bakışları onlarla her şey eğlenceliydi. Gerçek arkadaşların farkını sonunda daha net bir şekilde anlıyordum.

Zilin çalmasıyla sınıflarımıza çıkmıştık, Bogum ve Eunwoo ortalıkta yoklardı. Bu yüzden rahat bir nefes aldım. Ders fizikti ve sıkıntıdan ölmemek için dua ediyordum. Bu sırada hoca içeri girmiş, ders başlamıştı. Neyse ki öğle teneffüsüne girmek üzereydik, öğleden sonraki görsel dersini sabırsızlıkla bekliyordum.

-

Sonunda ders ben uyumadan bitebilmişti. Öğle teneffüsü olduğundan yemekhaneye inmiştim. Taehyung, spor salonunda olacağını, aç olmadığından benim sonra istersem yanına gidebileceğini söylemişti. Bende biran önce yemeğimi yiyip onun yanına gidecektim.

Yemeğimi almak için sırada bekliyordum ki arkamda kıkırtılarla yaklaşan sesler duydum ve kim olduklarını görmek için arkama baktım. Bakar bakmaz derin huzursuz bir nefes aldım, önüme sakince döndüm. Sıra bana gelmek üzereydi, önümde iki üç kişi falan vardı.

Sonunda sıra bana geldiğinde tepsimi tam elime almıştım ki birinin bana sertçe çarpmasıyla sesli bir şekilde yere düşürüm. Kafamı çevirdiğimdeyse tahmin ettiğim gibi bu kişinin Bogum olduğunu gördüm. Bana o küçümseyici gülüşüyle gülüyordu. "Pardon ya görmemişim seni." diyip kıkırdamıştı. Ne kadar sinir olsamda umursamamaya çalışmış, tepsiyi yerden alıp yeni bir tepsi almıştım.

Bogum, bu umursamaz hareketime sinir olmuş olacak ki birkaç arkadaşı ile önüme geçmiş, sıramı kapmıştı. Yine çok umursamadım çünkü  umursamamı istediği belliydi. Bunu ona vermeyecektim. Artık onun eğlendiği oyuncağı gibi olmak istemiyordum. En azından artık başka arkadaşım olduğu için kendimi daha güvende ve güçlü hissediyordum, bunu kullanmalıydım.

Bogum ve arkadaşlarının ardından bende yemeğimi almış, herhangi bir masaya oturmak için bakınmıştım. Gördüğüm boş masayla beraber yürümeye başladım.

Aniden ayağım bir şeye takılmış ve yere kapaklanmıştım. Tepsimdeki tüm yemekler yere dökülmüştü. Utanç içinde yerden kalkmaya çalıştım fakat kalkamadım çünkü bir şey engel oluyordu, refleksle takıldığım yere baktığımda bunun Bogum'un ayağı olduğunu fark ettim. Şaşkın bir ifadeyle ona bakarken ayağa kalktı ve üstüme yürüdü. Ayağımın serbest kalmasından fırsat bilerek kalkmaya yeltendim, fakat göğsüme tekme atıp tekrar yere düşmemi sağlamasıyla kala kaldım. Daha yeni iyileşmeye başlamamdan dolayı öksürdüm.

Göğüs kafesime çok sert bir acı saplandı, resmen parçalanır gibi. Hareket etmemle beraber, Bogum ayağını üstüme koyup kıpırdamamamı sağlamıştı. Zaten acıyan göğüs kafesime birde bastırıyordu. Acıyla yüzümü buruşturduğumda güldü. Acıdan ve çaresizlikten gözüm dolmaya başlamıştı. Neden hep böyle olmak zorundaydı ki? Bogum gözümün dolmasını fark etmiş olacak ki tekrar gür bir kahkaha atıp "Bakıyorumda birileri yine sulu gözlülüğünü konuşturuyor." dedi.

Ardından az önce oturdukları masaya bakmış ve yüzünde farklı bir gülüş oluşmuştu. Masadan gözlerini bana çevirdi, "Kusura bakma, yemeğinde düştü tekrar sıraya girmen gerekecek. Mahçup oldum şimdi bak " ve devam gülerek devam ettirdi, "Sana yemeğimi veriyim, arkadaşız sonuçta. Hem benimde vicdanım rahat olur." dediklerini anlamaya çalışıyordum ama Bogum o gülüşünü devam ettirerek masaya uzanmış, tepsisini alıp tüm yemeğini üzerime dökmüştü.

Üzerime dökülen yemekle donup kaldım, ne diyeceğimi bilemedim. Daha yemeğini üzerime dökmesini sindirememişken yüzüme düşen demir tepsiyle acı içinde bağırdım. Ellerimi burnuma kapattım ve hızlı nefesler almaya başladım. "Opss, elimden kaydı. O zaman sana afiyet olsuunn." Son kelimesini uzatarak söylemiş, arkadaşlarının yanına geçmişti. Sonunda üzerimden kalkan ayakla beraber hemen yerden kalkmıştım. Başım çok fena bir şekilde dönüyordu.

Sendelememle beraber yanımdaki bir sandalyeye tutunmuş, etrafıma bakmıştım. İnsanlar bana bakarak kendi aralarında konuşuyorlardı. Bazıları gülüşüyor, bazıları hâlime acır şekilde bakıyordu. Tüm gözlerin üzerimde olmasından dolayı içimde garip bir his oluştu, kaygı ve korkunun birleşiminden oluşan bir his. Bu hisle beraber ellerim titremeye başladı. Daha fazla göz önünde durmak istemiyordum, ondan dolayı koşar adım yemekhaneden çıktım.

Yemekhaneden koşar adım çıktığım için ve önüme bakmamdan dolayı birine çarpmıştım. Çok hızlı çarpmamdan, üstelik başımın çok dönmesinden çarpar çarpmaz sendeleyip yere düşmüştüm. Kafamı kaldırdığımda herkes yine bana bakıyordu, bunu görür görmez hemen yerden kalkmış, ilk gördüğüm lavaboya kendimi attım.

Şükürler olsun ki içeride kimse yoktu. Sırtımı kapıya yasladım ve acıyla ağzımdan bir inilti kaçtı. Biraz ana dönmeye başlamıştım fakat elimde hissettiğim ıslaklıkla elimi kaldırdım. Elimde gördüğüm kanla korkuyla yutkundum. Sendeleyerek aynanın önüne geldim ve kafamı kaldırır kaldırmaz burnumdan boşalırcasına akan kana baktım. Hem burnum kanıyordu, hem burnum üstü. Tepsi tam burnuma gelmişti, bu yüzden olmalıydı.

Acınası yüzüme ve kıyafetlerime baktım. Kıyafetler Taehyung'undu, bir an önce yıkamalıydım. Üzerinde leke kalmasını istemezdim. Gözlerim kıyafetlerimden yüzüme, yüzümden gözlerime çıkmıştı. Gözlerime baktığımda gördüğüm boşlukla yutkundum. İçinde hiçbir şey göremiyordum, bomboştu. Hatta gözlerime bakınca düşünmeye başlamıştım, düşünürken aklıma canımın acımadığı geldi ve unuttuğum acıyı vücudum bana sert bir şekilde hatırlattı.

Lavaboya geldiğimden beri sırtımı yaslamam dışında acımı hissetmemiştim, garip geldi çünkü şu an öyle bir acı vardı ki nasıl unuttum anlayamadım.

Çok fazla düşünmeme gerek olmadığını düşünerek suyu açtım ve ellerimi yıkamaya koyuldum. Yüzümüde burnumun acısı yüzünden zorda olsa yıkadım.

Kafamı tekrar kaldırdığımda aynadan bir yansıma gördüm, korkuyla arkamı döndüm ama kimse yoktu. Göz yanılması olarak düşündüm ve bunuda çok umursamadım.

Aklıma dolan kıyafet mevzusunu düşündüm. Çözüm olarak eve gidip bir an önce makineye atmak iyi olacak gibiydi. Aslında eve gitmeyi hiç istemiyordum ama bunu yapmalıydım

-

REFRESH - taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin