-Taehyung
"Ne.." ağzımdan çıkan tek kelime bu oldu. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü sanki. Jungkook'un söylediği söz kulaklarımda çınlıyordu. Beynim çalışma işlevini kaybetmişti.
Onu sıkıca tutup kendime çektim ve sıkıca sarıldım. Diyebileceğim hiç bir kelime veya cümle geçmiyordu aklımdan. Tek yapabildiğim ona sarılıp yanımda olduğunu hissettirebilmekti.
"Güzelim, deme öyle lütfen. Merak ben senin yanımdayım artık, kimse sana zarar veremeyecek." diye döküldü ağzımdan, bir kaç parça kelime ama dökülem tek şey kelimeler değildi, kelimelerle beraber göz yaşlarımda bir bir gözlerimden döküldü.
Sırtıma dokunan elle beraber, Jungkook'un vücudunun kaskatı kesildiğini hissettim. Ardından korumalardan biri "Efendim, artık gitsek iyi olacak." dedi. Evet, gitmeliydik. Daha fazla bu ortamda bulunmamalıydı. Jungkook'tan yavaşça ayrılmak için hareket ettim fakat beni durdurdu. "Beni bırakma.." diye bir söz döküldü, dudaklarından ama sesi o kadar kısıktı ki zor duydum. "Seni bırakmayacağım bebeğim." dedim ve onu sakinleştirmek adına saçlarını okşadım. Yavaşça geri çekilip ayağa kalktım, bana korku dolu gözlerle bakıyordu. Onu bırakmamdan korkuyordu.
Kollarımı ona uzatıp "Gel bakalım, gidelim buradan." dedim. Ardından onu kucağıma aldım ve çıkmak için yürümeye başladım. Kafasını göğsüme koymuş, dinlendiriyordu. Arkadan bir ses "Efendim, adamları ne yapalım?" dediğinde derin ve huzursuz bir iç çekip "Babama." dedim. Ardından bana kapıyı açan korumayla odadan çıktım.
Jungkook'a baktığımda yüzünü saklamak ister gibi bir hali vardı. Ayrıca üşüyor gibiydide. Bu yüzden korumanın elinde olan ceketimi onun üstüne örtmesi için durdum. "Ceketi onun üstüne ört." dedim, korumada benim emrim ile direkt dediğimi yapmıştı.
Genel evden çıktıktan sonra hemen önünde duran arabaya binmemiz için koruma kapıyı açtı. Jungkook'u kucağımdan indirecektimki kazağımı sıkıca tutup "Bırakma." diye seslendi bana.
Bu yüzden o kucağımdayken arka koltuğa geçtim. Korumada benim oturmamla kapıyı kapatıp şoför koltuğuna geçmişti.
Eve doğru yola koyulmuştuk."Nasılsın?" diye sordum Jungkook'a fakat bir cevap alamamıştım. Yüzüme bile bakmamıştı. Bende konuşmak istemiyordur diye onu zorlamadım.
Yol boyunca saçlarını okşadım, onun yanında olduğumu hissettirdim.
•
Jungkook'u yatağıma yatırmıştım, o uyuyuncada su içmek için mutfağa inmiştim.
Dolabı açtım ve boş boş içerisine baktım. Gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Onun hissettiği acının belki tamamını hissedemiyor olsam bile canım acıyordu. Neden başına böyle şeyler geliyordu, onu kurtarmak istiyordum. O tüm bu yaşadığı şeylerin hiç birini hak etmiyordu. Bu kadar acı çekmemeliydi.
•
Birkaç saat önce
Jungkook'un babası yüzüme kapıyı kapattıktan sonra gelen sesler kulaklarımda çınlıyordu, sakin olamıyordum. O Bogum'u parçalamak geliyordu içimden. Jungkook'la alıp veremediği neydi?
Koluma dokunan Yoongi ile ona doğru döndüm. "Kaç saattir sesleniyoruz, duymuyor musun?" dedi. "Hayır." diyip onu yanıtladım, ardından sıramdan kalkıp kapıya doğru ilerledim. Tam sınıftan çıkacakken Bogum karşımda belirdi.
Onu görmemle beynime kan sıçramıştı sanki. O da bana kitlenmiş, gülüyordu. "Spor salonuna gel." diyip ona omuz atarak sınıftan çıktım. Yoongi de peşimden geliyordu. Ne olduğuna anlam verememişti büyük ihtimalle.
Spor salonuna ulaştığımızda sinirden yerimde duramıyordum. Bizimkilerinde ağzını bıçak açmıyordu, malum konuşurlarsa dayak yiyebilirdiler.
Kapı aralanma sesiyle içeri giren Bogum'u gördüm. Bana doğru yüzünde tebessümle yaklaşıyordu. Bu çocuk benim sinirlerimle oynanması için mi dünyaya gelmişti? Her gördüğümde kanım donuyordu.
Daha fazla dayanamayarak hızlı adımlarla Bogum'a yaklaştım ve sertçe yüzüne bir yumruk yapıştırdım. Yumruğun etkisiyle yere düşmüştü. "Ne yaptığını sanıyorsun sen!?" diye çıkıştığında ise iplerin kopmaya başladığını hissediyordum. Jungkook'un yaşamak zorunda kaldığı acıların hepsini bir günde ona hissettirmek istiyordum.
"Ne yaptığımı mı sanıyorum!?" diye bağırıp ona tekme atmaya başladım. Yerde yatar vaziyette yüzünü kollarıyla korumaya çalışıyordu. Tabii ben kendimden geçmiştim, onun kendini korumaya çalışması bile nafileydi. Delirmişcesine onu tekmeliyordum ki kollarımdan tutup beni uzaklaştırdılar. Öyle bir direniyordum ki beni zor tutuyorlardı.
"Bırakın lan beni! Öldüreceğim o piçi!" diye bağırıyordum. Bogum ise sızlana sızlana tekmelediğim yerlerini tutuyordu. "Lan it, ne sızlanıyorsun! Jungkook bunlardan daha ağırını çektiği halde ağzından tek acı belirtecek ses çıkaramıyor! Neden mi? Bunu sende biliyorsun, neden tek bir ses dahi çıkaramadığını, ne kadar acı çektiğini! Ama! Yinede gidip daha çok acı çekmesini sağlıyorsun! Ben seni sağ bırakır mıyım lan?! Kork benden, ilk gördüğüm yerde öldüreceğim seni!" diye nefes bile almadan avazım çıktığı kadar bağırdım.
Onu öldürene kadar dövmek istiyordum, sinirimi tutamıyordum içimde. Kim bilir Jungkook nasıl tutuyordu.
Sinirle kollarımı tutan ellerden kendimi ayırdım ve tribüne doğru yürüdüm. Oturup yüzümü ellerimin arasına gömdüm. Sakinleşmeye çalışıyordum. Ardından bir bildirim sesi geldi. Telefonuma baktığımda bu sesin kaynağının, Jungkook'a verdiğim kolyenin takip uygulamasından gelen bir bildirim olduğunu gördüm. Hemen uygulamayı açtım ve ayağa kalktım. Çıkmak için kapıyı tutmuştum ki sonradan aklıma gelen şeyle arkamı döndüm ve "bu piçi göz hapsinde tutun." dedim.
•
Eve gelmiştim, ayakkabılarımı hızla çıkarıp salona doğru adımladım. Babamla konuşmalıydım, tek başıma halledebileceğim bir iş olmayabilirdi.
Salona girdiğimde babamın önündeki 4-5 korumaya konuşma yaptığını gördüm. Normalde babamı evde gördüğümde fark edilmeden odama geçerdim ama bu sefer olay farklıydı. Konu Jungkook'tu.
"Baba." diye isteksizce seslendim. Babam anında arkasını dönmüştü ve gülümsemişti. "Gözlerime inanamıyorum, biri benim babası olduğumu hatırladı galiba." dediğinde çenem kasıldı ama belli etmemeye çalıştım.
"Baba, bana korumalarından birini birkaç saatlik verir misin?" dediğimde babam şaşkın gözlerle gülüşünü büyüttü.
Bana doğru adımladı ve elini omzuma attı. "Karşılıksız vermem ama." dediğinde yüzüne baktım. Bir şeyler planladığı belliydi.
"Benim yerime geçmek için eğitim alacaksın." dediğinde sinirle gözlerimi yumdum. Fakat başka çaremde yoktu. "Peki..." dedim zorlukla.
Babamda cevabıma şaşırmış olmalıydı. "Ne?" dediğinde kafamı çoktan yere eğmiştim. Sinirden kaslarım kasılıyordu ve fazla zamanım kalmamıştı.
"Yanlış duymuyorum değil mi?" diyip yüzüme bakmak için eğildi. Kafamı başka yöne çevirdim, ardından "Yapacağım." dedim. Canıma tak etmişti artık, her beni gördüğünde aynı şeyleri dile getiriyordu ve ben hayır dedikçe 2 saatlik azarlamalar gerçekleştiriyordu. Şu an zamanım olmadığı içinde kabul etmek durumunda kalmıştım.
"Artık gidebilir miyim? Acelem var." dedim. Babamda arkasında olan korumların bazılarına işaret vermişti. Korumaların hepsi yanımızda bittikten sonra kapıya doğru ilerledik.
Jungkook'u bir an önce bulmalıydım.
-
Merhabalarr, nasılsınızzz?
Bayadır yokum, yine...
VPN ile ilgili bir kaç sıkıntı yaşadım ve bölüm yazacak zaman bulamadım. 40. bölümü yükledikten sonra hastalandım sonrada üstüne bir sürü yoğunluk girdi, anca bir bölüm yazabildim. Kusura bakmayınnn💗Umarım bölümü beğenirsinizzz💕
•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REFRESH - taekook
RomansaAilesinden ve arkadaşlarından zorbalık gören Jungkook'un, Taehyung'la yenilenen hayatı. Seme Taehyung Uke Jungkook ❗️Şiddet içerir❗️ (Angst değil) Düz yazı+Text - Zorla aşılan duvarlar Türlü türlü sırlar Yalanlar dolanlar Karmaşık hayatlar... Loş ı...