31.

38 6 5
                                    


-

"Ne iddasından bahsediyorsun?" diye sorgularcasına konuştu, Taehyung. Gerçektende ne iddasıydı? Ne alakaydı şu an? Herkes benim gibi düşünüyor olmalıydı ki anlamaz gözlerini Bogum'a dikmişlerdi. Bogum ise bu durumu komik bulmuş, kıkırdamıştı. "Hmm, bir düşüneyimm." dalga geçer şekilde konuşması, Taehyung'un çenesinin sinirden kasılmasına neden oluyordu, ap açık ortadaydı. 

"Ah, buldum!" dediğinde odadaki herkes Bogum'a kitlenmiş bakıyordu fakat Taehyung da durumlar biraz değişik gözüküyordu. Taehyung kendini tutamayıp Bogum'un üzerine yürümeye başlayınca hemen onu tuttum. Kavga çıkması pek iyi olmayabilirdi.

"Bakıyorumda birileri kudurmuş, bu görüntün seni daha da kudurtma isteğimi canladırıyor ve ben bu hisse boyun eğmeyi hiç istemem." dedi, Bogum. İşte işler şimdi karışıyordu. "Ne sikim anlatıyorsun sen!" diye sinirle gürledi, Taehyung. Bogum ise bu siniri hiçe sayıp kahkahalara boğuldu. "Gerçekten çok komiksin, Taehyung. Yakında ne anlattığımı görürsün, o zamana kadar fazla sinirimi bozma derim."  dediğinde Taehyung'u tutmayı bırakıp ona yumruk atasım geldi ama Bogum'un dedikleri aklıma geldiğinde işleri daha da kötüleştirmek istemedim, bu yüzden vazgeçtim.

"En iyisi ben gideyim, yoksa bu korkunç adam bana saldıracak. Hadi görüşmek üzere." diyerek kapıdan çıktı. Neler olmuştu, gerçekten anlayamıyordum fakat benim yüzümden bize bulaştığı kesindi. Bunun pişmanlığıyla kafamı öne eğdim. Belki de onun istediği gibi 'onun oyuncağı' olarak kalmalıydım, bu sayede Taehyung'a bulaşmazdı. Düşünceler yine beni ele geçiriyordu, Taehyung'un kollarını sıktığımı bile fark etmemiştim.

Taehyung, "Jungkook.." dediğinde kollarını sıktığımı anlayabilmiştim, fark edincede bırakıp biraz geri çekildim. "Özür dilerim, Taehyung. Benim yüzümden şimdi sana bulaşmaya başladı." dedim, pişmanlıkla. Kendimi yine boşluğa düşüyor gibi hissediyordum, her zaman ki gibi.

Bana sarılan iki kol ise buna engel olmaya çalışıyordu, işe yarıyorduda. Kafamı bu iki kolun sahibinin göğsüne bastırdım, yok olmak istiyordum. "Güzelim, öyle düşünme sakın. O piç hiç bir şey yapamaz, sen merak etme. Boş konuşmayı seviyor
belli ki." ama Bogum konu istediğini almaksa durmazdı. Ben de onun istediği oyuncağıydım.

Korku içindeydim ama kormama gerek yoktu, Taehyung beni korurdu. Koruyamasa bile hep yanımda olurdu. Belki ben Bogum'un oyuncağı olmaya devam etmeliydim, Taehyung'u bu şekilde korurdum.

Maç başlamıştı, şu an Taehyung yerine Bogum oynuyordu. Bu biraz endişelenmeme neden oluyordu. "Jungooo." diye sevinçle bana koşturan Jimin'i görünce içimdeki o endişe biraz olsun azalmıştı. Koşarak yanıma gelirken sarı saçları uçuşuyordu, Jimin çok tatlıydı. Hızını almayıp yanıma otururken bana çarpmış, ikimizinde düşecek gibi olmamıza neden olmuştu. "Ay pardon Jungom hızımı alamadım." diyip kıkırdayınca ben de kıkırdamıştım.

Gelen yüksek düdük sesiyle ikimizde sahaya baktık. Biri yerde yatıyordu, etrafı oyuncularla kapalı olduğundan kim olduğunu göremiyordum. Hyunglarımdan olma olasılığı beni endişelendiriyordu.

Düşen kişinin önündekiler biraz çekildiklerinde yerde yatanın Bogum olduğunu gördüm. Bileğini tutmuş, acı çektiği belli olan ifadeyi takınmıştı. Namjoon ve Yoongi hyung koluna girdiler ve koçlarının yanına, tribünde olan koltuğa oturttular. Koçları, Bogum'un bileğini kontrol ettikten sonra Taehyung'un yanına gidip bir şeyler söylemişti. Geri çekildiğinde ise Taehyung ısınmaya başlamıştı.

Anladığım kadarıyla Bogum, ciddi şekilde sakatlanmıştı. Bu yüzdende oyuna Taehyung girecekti. Taehyung tam sahaya girmeden önce bana bakıp gülümsemişti, resmen kalbim tekledi. Kalp atışlarım arşa çıkmıştı, Jimin konuşunca ise ölücekmiş gibi kızarmaya başladım "Birileri aşkından ölüyor gibi". Öksürük krizine girmişcesine öksürdüm ve Jimin'e baktım. Ona baktığımı görünce kahkahalara boğulmuştu. Sinirlendiğim için omzumla onu hafifçe ittirmiştim ve ben de gülmeye başlamıştım. Gelen düdük sesiyle maça odaklanıp izlemeye başladım, aslında maçtan çok Taehyung'u izliyordum.

Karşı takımı resmen ezmişlerdi, Taehyung çok iyi oynamıştı. Tabii Hyunglarımda öyle, onlarda baya formlarında gibi oynuyorladı. Aradaki puan farkı çok artmıştı ve maç bitmek üzereydi. Yani kazanmıştık! Bu çok güzel bir haberdi, Taehyung ve Hyungalarım adına çok seviniyordum.

Sonunda beklenen an gelmiş, maç bitmişti. Kazanmıştık! Bu harika bir haberdi. Taehyung'a kocaman sarılmak istiyordum. Zaten şu an birbirlerine sarılmış, kazanmalarını kutluyorlardı. Jimin ile birbirimize bakıp gülüşmüş, sarılmıştık. Ardından yükselen sesle korkuyla yine sahaya doğru baktık. Bogum ayakta duruyordu, su şişesi yerde fırlatılmasından ötürü dökülüyordu. Bogum'un baktığı yer ise suyun döküldüğü yer değil, Taehyung'un olduğu yerdi. Bu beni korkutmuştu işte. Taehyung'unda ona baktığını görünce dahada korkmaya başladım.

Fakat bana doğru dönen iki gözle kanım buz kesti. Çok korkutucu şekilde bakıyordu, Bogum. Korkuyla yutkundum, korktuğumu anlamış olacak ki zar zor seçtiğim yüzünde ufak bir sırıtış belirdi. Ardından salondan çıktı.

Gözlerim Taehyung'u bulduğunda bana bakıyor olduğunu gördüm, çaktırmamak istercesine ona el salladım. Onun için mutlu bir andı, bozulmamalıydı.

Jimin, "Jungkook, iyi misin?" dediğinde gözlerimin bu sefer Jimin'e döndü. Ufaktan ağlamaya hazırlanan gözlerimi kırpıştırıp bunu engelledim. "İyiyim, sorun yok." dediğimde sorgular gibi baktı, Jimin.

"Gerçekten sorun yok." dedim ve ayağa kalktım. "Ben biraz dışarı çıkacağım, geliyor musun?" dediğimde Jimin'de ayağa kalkmış, dış kapıya doğru yol almıştık.

Dışarı çıktığımızda derin bir nefes aldım, ciğerlerim temiz havayla doldu. Bu hissi çok seviyordum, bana bir anımı hatırlatıyordu. "Jungkook, ben şuraya gideceğim beş dakikalık geliyor musun?"
dediğinde onu onaylamış, beraber dediği yere geçmiştik.

Elini cebine atmış, çıkardığı şey ile şok olmuştum. Jimin sigara mı içiyordu? Hiç tahmin etmezdim. "Neden öyle baktın, sigara kokusu seni rahatsız ediyor mu?" dedi, Jimin. Hâla şok içerisinde ona bakıyordum. Aslında annem ve babamdan sigaraya alışıktım, biraz rahatsız olsamda çok sorun etmezdim. "Yok sorun değil, sadece senin içtiğini bilmiyordum. O yüzden de şaşırdım." diye cevapladım. Dediğimden sonra Jimin'in yüzünde oluşan buruk sırıtışı anlayamadım. Bir sorun var gidiydi, tam soracaktım ama tereddüt ettim.

Jimin arkamızda kalan banka oturduğunda ben de yanına oturdum. Ona baktığımda sigarayı ağzına koymuş, yakmaya çalışıyordu. Yakmayı başardığında derin bir nefes çekip zehirli dumanı ciğerlerine hapis etti ve konuşmaya başladı. "Neden içtiğimi soracak gibisin, ben de pek bilmiyorum." dedi. "Peki ne zamandan beri içiyorsun?" diye sorduğumda yüzünde küçük bir sırıtış belirdi.

"Ortaokulun son yılında içmeye başladım." dediğinde şaşkınlığım artmıştı, bunun için çok küçük değil miydi? "O zamanlar çok zorbalık görüyordum, bilirsin zorbalarda sigara içmeye bayılır..." sigarasını yine dudaklarına götürdü ve sonra konuşmaya devam etti, onu pür dikkat dinliyordum.

"Kendilerine eğlence olsun diye banada zorla içirdiler, bir çok kez. O zamanlar nefret ediyordum ama sonra kafam düşüncelerle dolduğunda veya moralim bozulduğunda içmeye başladım. Artık stresimi azaltmak için içiyorum, bazende böyle zevkine." dedi. Onun için zor olmalıydı, ona sarılmak istiyordum.

Söyleyecek şey bulamıyordum, kelimelerle aram iyi değildi fakat ne hissettiğini gayet iyi anlıyordum. Sigarasından bir nefes daha aldığında bitirmiş, yere atıp üzerine basarak söndürmüştü. Söndürmesini fırsat bilerek Jimin'e yaklaştım ve sıkıca sarıldım.  Sarılmama karşılık şaşırmış olmalı ki bir süre donmuş şekilde bekledi, sonra ise karşılık verdi.

Geriye çekildiğimde yüzünde gördüğüm gülüşle içim ısındı, onu mutlu etmiş olmam benim daha da mutlu olmamı sağladı.

-

Az önce 30. Bölümü atmayı yine denedim umarım gitmiştir, bunuda bir ümitle atıyorum....
Wattpad açıl artıkkkkkk
Çizgi studio sarmıyorrr🥺🥺

REFRESH - taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin