-Gözlerimi açtığımda odanın bürünmüş olduğu karanlık, içime kötü hisler doğurdu. Yatakta doğrulup karıncalanan gözlerimi ovaladım, beynim uyuşmuş gibiydi.
Bir elimi gözlerimden çekip saçıma çıkardım, dokunduğum gibi acıyan saç diplerimle acıyla inledim, sessizce. Yine de elimi saçlarımdan çekmeyip acıyan yerleri ovuşturdum.
Saat kaç olmuştu, ne zamandır uyuyordum? Hiç bilmiyorum ama uzun bir süre olduğuna emindim. Hava tamamen kararmış, odam Ay ışığı ile zar zor görünür şekilde aydınlanıştı. Gözlerimi, camdan giren ışıktan çekip ayağa kalktım.
Aslında ayağa kalkacak mecalim yoktu, resmen kendimi zorlayarak kalktım. Zaten ayağa kalkar kalkmaz vücudum, zarar gördüğünü anlatmak istercesine canımı yakmıştı. Heryerim ağrıyordu, acıyordu, yanıyordu.
Zorda olsa yürüyerek odanın kapısına doğru yürüdüm, elimi kapının koluna atıp açmak için aşağı doğru çektim. Yeteri kadar güç uygulayamadığımı düşünerek tekrar aynı hareketi yapmıştım fakat kapı açılmıyordu.
Aklıma yavaş yavaş dolan sahnelerle, buraya kilitli kaldığımı hatırladım. Çok susamıştım ama dışarı çıkabilmemin bir olasılığı yok gibiydi. Yapabileceğim tek şey beklemek, umut ederek beklemek.
Yüzümde istemsiz bir sırıtış oluştu ve kapıya arkamı döndüm. Gördüğüm görüntü ile ruhum acı çekerek çırpınmıştı, yerinde. Aynada kendimi görüyordum, o kadar bitkin duruyordum ama yüzümde bir gülüş vardı.
Bunu fark etmemle beraber o gülüş dudaklarımdan saniye saniye silindi ve yerini titreyen dudaklar doldurdu. Gözlerimden yaşlar süzülüyor, dudaklarım titriyordu ama bir terslik seziyordum. Yüzümde ne mutluluk ne hüzün duygusu vardı. Aynada ağlayan bir beden vardı, bu beden göz yaşlarını ne için döktüğünü kendi bile bilmiyordu. Sadece göz yaşı döküyordu, nedenini kendide unutmak istiyordu belki.
Kendimi o kadar hissiz hissetmeye başlamıştım ki kalbime bir ağırlık oturdu. Öyle ağırdı, öyle ağırdı ki nefes alış verişlerim sekteye uğruyordu. Başım dönüyor, gözlerim bulanıklaşıyordu. Ne olduğunu çözemiyordum, kötü bir durumda olsamda içimde panik duygusu bile yoktu.
Bu his neydi bilmiyordum ama çok korkutucuydu, bunu o andan sonra yaptığım şeyle fark ettim.
Bulanıklaşmaya başlamış gözlerim masamın üzerinde duran bir nesneye takıldı. Bu nesne; maket bıçağıydı.
Zar zor yürüyen bacaklarıma bir kuvvet yüklenmişti sanki.Hızla masanın üzerinde duran maket bıçağını aldım, şu an avucumun içerisinde duran bu nesne beni kendine çekiyordu.
Gözlerimi kapattım ve aldığım derin nefeslerim hızlandı. Elimde tuttuğum bıçakla ne yapmayı planlıyordum? Başım dönmeye başlamıştı, korkuyla maket bıçağını masamın üzerine fırlatıp geri geri gitmeye başladım başladım.
En son geri giderken çarptığım kapıyla durdum. Kapıya yaslanıp aşağı doğru kaydım, yere oturdum. Hızlı nefes alışlarım verişlerim kesilmiyordu, bu yüzden elimi kalbimin üstüne koyarak sakinleşmeye çalıştım.
Bunu yaparken gözlerim aynaya ilişti, tekrar.Kendimle göz göze gelince nefeslerim sakinleşti, kalp atışım normale dönmeye başladı. Gözlerimin içinde bir şey görmüştüm; korku. Bunu kendime yapmayı düşünmemeliydim bile. Ölmek istemiyordum, yaşamak istiyordum.
Hayat bana bu kadar kötü olsada yaşamak istiyordum.Şu an birinin bana sarılmasına o kadar ihtiyacım vardı ki kelimelerle anlatamayacağım kadar.
•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REFRESH - taekook
RomanceAilesinden ve arkadaşlarından zorbalık gören Jungkook'un, Taehyung'la yenilenen hayatı. Seme Taehyung Uke Jungkook ❗️Şiddet içerir❗️ (Angst değil) Düz yazı+Text - Zorla aşılan duvarlar Türlü türlü sırlar Yalanlar dolanlar Karmaşık hayatlar... Loş ı...