33.

31 4 4
                                    


-

Ağzıma gelen tatla gözlerim kapandı, özlediğim yemeğin tadını damağımda hissetmek harika bir duyguydu. Özellikle annemin yaptığı bir yemekse. Malum annem ünlü bir şefti, hatta paketli yemekler ürettiği şirketi bile vardı. Nasıl güzel olmasın, eli çok lezzetliydi. Tüm ülke onun yemeklerine bayılıyordu ama benim için farklıydı.

Çünkü o benim annemdi, annemin yaptığı yemek olması ünlü bir şef olmasından daha önemliydi.

Düşüncelere daha da dalarsam ağlayacağımı fark ettim, bu yüzden düşüncelerden sıyrıldım. Masadaki yemeklere göz gezdirdim ve rulo omleti gördüm. Almak istesemde çekiniyordum, neden bilmem.

Kafamı önüme eğip pilavımla çorbamı yemeğe devam ettim. Bir iki kaşık aldıktan sonra pilavımın üstünde beliren çubuklar, tam ortasına rulo omlet dilimi bıraktı. Şokla kafamı kaldırdığımda bunu koyan kişinin babam olduğunu görmüştüm. Gözlerim bu sefer ciddi şekilde doluyordu. Aynı şekilde annemin tabağınada bir omlet bıraktı ve yemeğine devam etti.

Bu olay hüngür hüngür ağlayabileceğim kadar duygu doluydu, üstelik sıcaktı. Ev nedense ısınmıştı, eski soğukluğu biraz azalmıştı.

"Ne bakıyorsun? Yemeğine devam etsene." diye söylendi babam. Söylenmesinin bağırmaya dönüşmemesi için hızla rulo omletim ve pilavımı kaşığa koydum. Ağzıma götürdüğüm gibi hayatımda yediğim en güzel omlet olduğunu anladım.
Bununla beraber yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu.

Yemek yemeği bitirmiştik ve şu an annemle mutfağı topluyorduk. Ben bulaşıkları yıkıyordum, annem ise kalan yemekleri kaplara koyup buzdolabına koyuyordu.

İkimizde hiç konuşmuyorduk fakat çok güzeldi. Son bulaşığıda yıkayıp makineye koydum, ardından annemin ne yaptığına bakmak için arkamı döndüm. Döndüğümde bir kabı kapatmakta zorlandığını gördüm ve yanına gittim. "Anne istersen ben yapayım." dediğimde bana baktı, geri çekildi halletmem için.

Kabın kapağını biraz zorlanarakta olsam kapamayı becerdim. Tam kabı anneme uzatmıştım ki sağ elinde bandaj olduğunu gördüm. Şaşırıp ona baktığımda bana gülümsemesiyle daha da şaşırdım. Şokla ona bakmam kesilmezken saç diplerimde hissettiğim elle kanım dondu. Çekecek sanarak titremiştim fakat okşamaya başlamasıyla içimi garip bir duygu kapladı.
"Saçlarından huylanıyor muydun?" dedi, annem. Ona "hayır sadece vuracaksın" veya "çekeceksin sandığım için korktum"demek isterdim ama önemi yoktu. Şu an saçlarımda gezen parmakları her şeyi unutmamı sağlayabilirdi.

Her şeyin düzelebileceğinin umudu doğdu kalbimde, sıcacık oldum. Gözlerim en sevgi dolu bakışıyla doldu. "Gıdıklandım." dedim çaktırmamaya çalışarak. "Hmm" diye bir mırıltı çıktı annemin ağzından. Sanki seviyordu beni, beni oğlu olarak görüyordu, okşuyordu saçlarımı. Hayatta inanamayacağım bir görüntü vardı, karşımda.

Odanın rengi bir ton daha açılı verdi, çok güzel ışık vuruyordu annemin yüzüne. Çok güzel bir kadındı, saçları uzun dalgalı ve kahverengiydi. Gözleri... gözleri ise güneşte bal gibi parlıyordu. Cildi benim gibi açık renk, fiziği ise yerindeydi. Formuna dikkat ederdi. Karakterini soracak olursanız, konuşmak istemem çünkü şu an annemin karakteri benim gözümde değişiyordu.

Onu gerçekten annem gibi hissetmiştim, ilk defa. Aslında şu an gördüğüm annemin güzelliği dış görünüşü değildi, saçımı okşamasıydı. Anneme sarılmayı çok istiyordum, şimdi sarılsam kızar mıydı? Anın bozulmasını istemiyordum.

Fakat bir şey oldu, annem elini saçımdan çekip bana yaklaştı ve bana sarıldı. İnana biliyor musunuz? Annem bana sarıldı! Hem de sevgi dolu bir sarılmaydı. Neredeyse aynı boyda olmamızdan dolayı kafamı, omzuna koydum. Bu sefer kendime engel olamadım, gözümden bir iki yaş düşmeye başladı. Ben de bu anı kaçırmamak için hemen anneme sıkıca sarıldım. Hıçkırmamak adına kendimi zor tutuyordum.

Annem ise sırtıma pat patlıyordu, bu son noktaydı. Boğazımdan ufak bir hıçkırık kaçı verdi ama toparladım. Burnumu çektim ve daha sıkı sarıldım. Kolları arasında hıçkırıklara boğularak ağlamak istediğim kişiydi fakat bunu yapamazdım. Şu an olanlar sadece kısa sürelik bir sevgiydi. Şimdi ağlamadan tadını çıkarıp kalbime gömmeliydim.

Dün olanlardan sonra çok mutluydum, yüzümdeki gülümseme hiç düşmeden okula hazırlanıyordum. Kapımın tıklanmasıyla içeriye giren anneme döndü gözüm. "İşe gidiyorum, hazırsan seni de okula bırakabilirim." Bu da neydi böyle? Annem bana neden bu kadar iyi davranmaya başlamıştı? Bu içime korku uyandırıyordu fakat zaten hayatım yeterince kötüydü. Daha kötü olamazdı, anların tadını çıkarmaktan zarar gelmezdi. Ayrıyeten annem bana bu kadar iyi davranırken görmezden gelemezdim.
"Hazırım." dedim, sadece. Fazla kelime kullanırsam an bozulur diye korkuyordum.

Annem kapıyı çekerken "Hadi çıkalım o zaman." dedi. Ben de onu onaylayıp çantamı hızla sırtıma taktım ve kapıya doğru yürüdüm.

Annemle araba yolculuğu yapmak garipti, biraz tedirgindim. Malum şu ana kadar hiç, onunla bu şekilde sohbet etmemiştim ve arabaya bir sessizlik hakimdi. Tedirgin oluyordum, yanlış bir şey yapmışsam? Ya annem o yüzden konuşmuyorsa?

Korktuğum için kalbim; küt küt atmaya başladı. Atak geçirmek istemiyordum ama durum nedense oraya gidiyor gibiydi. Kötü bir olay bile yaşanmadan neden böyle oluyordum? Asıl beni korkutan, neydi?

Bacaklarım titremeye başlayınca işin ciddileştiğini fark ettim. Korku, tüm vücudumu ele geçiriyordu. Eğdiğim kafamı kaldırıp gözlerimi, yanımdaki camdan dışarı çevirdim. Tanıdık gelen sokaklardan, okula yaklaştığımızı anladım. Sınıfa girer girmez, Taehyung'u bulup ona olan her şeyi anlatacaktım.

Taehyung'un adını zikrettiğimde titreyen bacaklarımın hızı azalmıştı, sadece onu düşünmek bile bana bu derece iyi geliyordu. Bu yüzdendi, yüzümde oluşan kocaman gülümseme.

Arabanın durmasıyla düşüncelerden sıyrıldım ve gözlerimi, sakinleşmek için baktığım camdan anneme çevirdim. Garipsedim, araba durmasına rağmen bana bakıyordu.

Ona baktığım gibi bana döndüğünde gözlerimiz buluştu, "Jungkook." diye adımı seslendi. Adımı annemin ağzından duymak iyi geliyordu, hem de çok fazla. Tabii bana vururken 'Jungkook' demediği sürece.

Şu an seslendiğindeki sesi, normalden farklıydı. Sesinin içinde sevgi kırıntıları hissediyordum ama asla Taehyung'un sevgi dolu seslenişi gibi değildi, farklıydı.

"İyi dersler, hocalarını dikkatli dinle." dediğinde kafamı onaylarca salladım. Sonra ise başımı eğdim, nedeni ise bana 'seni seviyorum' tarzı sözler söyler' diye düşünmemdi ama tabii ki derslerim hepsinden önemliydi. Benden bile, önemliydi...

"Bıraktığın için sağol, seni uğraştırdım." diyip arabanın kapısını yavaşça açıp indim. Fazla şey beklemiştim, en fazla bu kadar ilerleyebilirdik, bu bile ne kadar sürer bilmezdim.

Kaldırıma geçtiğimde kapıyı kapatıp görüşürüz demek amacıyla eğilmiştim. Ardından arkamı dönüp okulun kapısına doğru ilerlemeye başladım. Ta ki arkamdan adımın bağırılmasıyla durana kadar. Arkamı döndüğümde bunun annem olduğunu gördüm, arabanın içinden sesleniyordu. Gel işareti yaptığında arabanın uzak olmamasıyla yanına gittim. Anne direksiyonu tutar şekilde; "Çıkışta seni ve Bogum'u ben alacağım, unutma akşam yemeğe gelecekler." dedi.

"Unutmam." dediğimde arabayı tekrar çalıştırmış ve uzaklaşmaya başlamıştı. Kısa bir süre orada dikili kaldım, sonra ise okula yeniden yürümeye başladım.

-

REFRESH - taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin