Bölüm 40

43 5 8
                                    

Diluc Ragnvindr algıda seçiciliğinin korkunç bir sonucu olarak yaptığı yanlış seçimler doğrultusunda hayatı boyunca ödeyeceği bir bedelin altında ezilmek durumunda kalmıştı. Fakat durum sadece bununla kalmamış, sevdiği adamın öldüğünü zannederek sonsuz bir keder ve pişmanlık duygusunun içinde yok yere boğulmuştu. Hayatın ne kadar kısa olduğunun, hayatı boyunca gözünde büyüttüğü her derdin aslında hiçbir değeri olmadığının farkına varmıştı. Ama artık her şey için çok geçti. 

Efendi Ragnvindr'in pişmanlık dolu esaret günlerinin başlamasının üzerinden aylar geçti.

Bubu Hastanesi'nin koridorlarında neşeli bir opera parçası yankılanmaktaydı.*

(*Les Contes d'Hoffmann - Les oiseaux dans la charmille. Kısaca "Doll's Song". Offenbach'ın ünlü operasının ilk perdesi. Bu neşeli şarkıyı hikayesi gereği Olympia adında çarklı bir robotun ağzından dinlersiniz.)

Bu neşeli melodi, Doktor Baizhu'nun ofisinden geliyordu. Ofis bu defa ameliyat için gereken alet edevatla değil süslemeler ve balonlarla doluydu. İçki barının tezgahı özel bir etkinlik için temizlenmişti ve hemen yanına Qiqi hanım için özel, yüksek bir tabure konmuştu.

Küçük Qiqi, Doktorun tezgaha dizdiği malzemeleri meraklı gözlerle seyrederken bir taraftan da duyduğu şarkıya kendi uydurduğu kelimelerle eşlik ediyor, tabureden sallandırdığı ayaklarıyla birlikte başını ritme göre bir sağa bir sola sallıyordu.

Tezgah çok geçmeden lezzetli malzemelerle doldu. Çilekler, kuvertür çikolatalar, çeşit çeşit şekerlemeler, renkli süslemeler... Doktor Baizhu kızının neşeli şarkı söyleyişine gülümserken bir taraftan da metalden bir kasenin içinde pasta hamuru hazırlıyordu. Hastanesinde yaşanan tatsız olaylardan bu yana kendini toparlamıştı. Hatta bedeninden kopan başının boynunda bıraktığı dikiş izleri bile geçmeye başlamıştı.

Bir süredir hastanesine hasta kabul etmiyordu Doktor Baizhu. Bitiş tarihi belli olmayan uzun bir tatile çıkmıştı. Bu süreçte de kendini tamamen ailesine ve eşine adamıştı.

"Pastanın üzerine kaç mum koyu'caz? Kaç yaşına giriyorum ki?" dedi Qiqi elindeki alkolsüz kokteyl bardağından yudumlayıp hayranlık dolu gözlerle kasenin içindeki hamura bakarken.

"Sen ne kadar istersen o kadar koyacağız." dedi Baizhu. Ardından ofisin diğer köşesinde televizyonun kanallarını zaplayan Gui'ye baktı. "Kaç yaşına girdiğimizin bir önemi yok. Ne kadar çok şey bilirsen yaşın o kadar büyük olur ve pastaya da o kadar mum koyarsın. Mesela, Gui'nin geçenki doğum günü pastasında sadece dört mum vardı. Olur şey değil!"

Qiqi kıkır kıkır gülerken Gui başını çevirip dudaklarını büzerek gülümsedi. Kendisiyle alay edilmesinden şikayetçi değildi. Qiqi'nin kıkırtılarını duymaktan son derece memnundu.

"O zaman ben bi' sürü mum olsun istiyorum." dedi Qiqi ellerini iki yana açıp. "On yüz bin milyon tane!"

Baizhu dudaklarını büküp gözlerini kıstı.

"O kadar mumu pastaya nasıl sığdıracaksın küçük hanım?"

"Mumları pastaya sığdırmayacağız. Mumlara yetecek kadar büyük yapı'caz pastayı!"

Baizhu, Qiqi'nin bu mantıklı cevabı karşısında söyleyecek söz bulamadı. Elindeki küçücük pasta hamurunu endişeli gözlerle süzdü. Bu sefer gülme sırası Gui'deydi.

"Kolay gelsin Doktor. İstediği olmayınca başımıza neler geldiğini biliyorsun."

O sırada televizyon ekranında iki kişi konuşmaktaydı. Gui müziği hemen kapattı ve televizyondaki programı izlemeye koyuldu.

Balık İstifiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin