Bölüm 22

52 9 5
                                    

Eski dostunun peşinden kalabalığın içine çekilen Diluc, pembe dumanların ve pullu perdelerin arasından sıyrılıp kendini sahnenin arkasındaki renkli dünyada buldu. Loş ışıklar, pırıltılı kostümler ve boydan boya aynalarla bezeli kuliste tedirgin edici fakat bir o kadar da heyecan verici bir kıpırdanma hakimdi. Sanat eseri niteliği taşıyan kostümler ve çarpıcı makyajlar içinde son hazırlıklarını yapan sanatçılar ipeksi sesleriyle gülüşerek büyüleyici bir tablo çiziyordu Diluc'un önünde, kalabalığın arasından baş gösteren meraklı bakışlar kızıl saçlı genç adamın üzerinde toplandıkça sesler azaldı, ve yerini sorgulayan bir sessizlik doldurdu.

Jean gülümseyip şapkasını çıkararak kalabalığa selam verdi ve Diluc'un koluna girip adamı onlarla tanıştırdı.

"Bu akşam çok değerli dostum Diluc bizleri izlemeye gelmiş. Ben de sizlerle tanıştırmak istedim. Sakıncası olmaz herhalde?"

Kalabalık onayladığına dair sesler çıkardı. Rahatsız olmaktan ziyade genç adama ilgi duymuş gibiydiler. O sırada kalabalığın içinden sarışın, permalı saçları kendisini olduğundan daha uzun gösteren, kabarık elbiseli bir genç kız fırladı ve Diluc'un üzerine atılıp ona sıkı sıkı sarıldı. Diluc için bir başka tanıdık yüzdü bu. Cana yakın bu çıtı pıtı kız Jean'in kız kardeşi Barbara'ydı ve görünüşe göre Solmayan Menekşe'de onun da bir yeri vardı. Diluc iki kız kardeşin Teyvat'daki savaştan kopup nasıl burada anonim bir hayat kurduklarını, buraya gelene kadar başlarından neler geçtiğini öğrenmek için sabırsızlanıyordu fakat ikisini hemen soru yağmuruna tutarak sıkboğaz etmek, kazara açılmaması gereken kapıları açıp gösteri öncesi morallerini bozmak istemiyordu. Kıkırdayıp kızın kabarık saçlarını okşadı.

"Diluc! Seni gördüğüme çok sevindim!" dedi Barbara. Olduğu yerde zıplarken kulağındaki abartılı avize küpeler şangırdadı, elbisesinin püskülleri bir o yana bir bu yana sallandı. Diluc, eskiden iki kız kardeşin birlikte şarkı söylemeyi ne kadar çok sevdiklerini hatırladı. Ara sıra genç adamı da yanlarına alırlar, kılık değiştirip halkın arasına karışır ve sokak ortasında çalgıcılık yaparlardı. Tüm bu anıların gözünün önünde yeniden hayat bulmasının ardından Barbara'nın kostümünü ablasının kıyafetiyle karşılaştırınca iki genç kızın nasıl bir gösteri yapacaklarını tahmin etmesi zor olmadı.

"Barbara. Uzun zaman oldu. Nasıl da büyümüşsün."

Barbara tüm içtenliğiyle gülümsedi. Bu gülümseme Diluc'un içine işleyip yüreğini burktu. Sanki bunca zamandır ait olması gereken yer burasıymış gibi, kötü bir kabustan uyanıp sevdiklerinin yanında gözlerini yeniden açmış gibi hissediyordu. Kardeş krallıkların çiçeklerle süslü sınırlarında bir araya gelip güle oynaya yaşadıkları zamanları çok ama çok özlüyordu fakat o günleri kurtarıp geri getirmek için artık çok geçti.

Diluc'un gözlerinin kenarlarında birikmeye yüz tutmuş hüznü fark eden Jean, adamın sırtına hafifçe vurdu ve onu bu duygu selinin pençesinden çekip alma gayesiyle gülümseyip kalabalığı hızlıca tanıtmaya başladı.

"Şuradaki aerobik kıyafeti giymiş sanatçımız Heizou. Sahne ismi "Sadece Heizou". Bu gece gösterinin açılışını ilk defa o yapacak. Eskiden açılışı Barbara'yla ikimiz yapardık ama onun hocasıyla bizim patron arada yiyişiyor sanırım. Bilmiyorum. O yüzden bizi kapanışa koydular diye düşünüyorum. Neyse, torpilli yellozun teki işte."

Perdenin hemen arkasında endişeli bakışlarla dışarıdaki seyirci denizine göz gezdirirken yanık pembe topuklu ayakkabılarını huzursuzca yere vuran alımlı genç adam, kendisi hakkında konuşulduğunu duyunca hışımla kafasını çevirip kısılmış, uzun kirpikli gözlerini Jean'e dikti.

"Ne? Ne dedin sen az önce?"

"Bi' şey demedim şekerim, ha'di sen işine bak." 

Jean daha önce de sahneye çıkma sırası yüzünden tartıştığı bu huysuz genç adamla gösteri öncesi kavga edip keyif kaçırmamak için hemen kafasını çevirdi ve biraz ötede dansçıların arasında altın rengi kimonosuyla muazzam bir zarafetle salınan, karamel rengi saçları beline kadar inen genç adamı gösterdi.

Balık İstifiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin