Bölüm 30

59 8 31
                                    

Kaeya bir sağa bir sola koştuşturan insanları aşıp panik ve korku içinde Dainsleif'e doğru koştu. Ayato da genç adamın eteğinden tutmuş peşinden koşturuyordu.

"Neler oluyor?" dedi panikten titreşen gözlerini birbirine girmiş dansçı kalabalığında gezdirirken. Dainsleif adamı sıkıca kavrayıp bir eliyle cebini yokladı.

"Bilmiyorum. Bir an önce buradan gidiyoruz. Bunca vakit durduğumuz hata." Dainsleif cebindeki iletişim cihazını çıkarıp Rosaria'ya ulaşmaya çalıştı. Fakat ne kadar denerse denesin başaramadı. 

Bunun sebebi Rosaria'nın buraya varır varmaz gemisine aldığı "gizli" misafirdi elbette. Bu kovboy kıyafetli misafirin bir ajan olduğundan habersiz onu içeriye almış, onunla sevişip kafayı bulmuştu. Alberich ve tayfası bir ölüm kapanında kısılı kalmış, çaresizce bir çıkış yolu ararken o, Jean'in kendisine bir öpücük eşliğinde verdiği maddenin beyninde yarattığı halüsinasyonların esiri olmuştu, kendisini küçücükken terk etmiş anne babasının hayaline sarılmış ağlıyordu. Bu senaryoyu beşinci oynayışıydı ve bunun farkında bile değildi. Nasıl bir anda bu kadar küçüldüğünü sorgulamıyordu bile! Kontrol panelinin önündeki taburenin dibinde bir solucan gibi kıvrılmış, kusmuğunun içinde "Beni neden terk ettiniz... Bana bunu yaşatacak ne yaptım size..." diye ağlıyordu.

O sırada kulisteki dansçıların bağırış çağırışları arasında birileri "Bütün kapıları kilitlemişler! Çıkış yok! Bir sürü kardeşimiz kapıdan kaçmaya çalışırken öldü!" dedi. Bir başkası "Burada kısılı mı kaldık yani!? Hepimiz ölmeyi mi bekliyoruz?" diye çığlık attı. "Birileri bir şey yapsın anacım! Nerede buranın patronu! Öleceğiz ayol!" dedi bir başkası. 

Patron Yae ellerini havaya kaldırıp kalabalığa seslendi. Herkes paniklemeyi kesip genç kadına dikkat kesildi.

"Korkmayın canlarım. Sizleri buradan canlı çıkaracağım. Bu akşam hayin bir saldırıya uğradık. Bunun sorumlusu Sangonomiya'dan başkası değildir."

Kalabalık homurdanmaya başladı.

"Sangonomiya mı?"

"İyi de onlar..."

"Patron da kafayı yakmış. Yok olmuş bir ırktan bahsediyor. Sırada ne var? Vampirler mi?"

O sırada salondan zincirlerin yere düşerken çıkardığı sesler duyuldu. Tavanda kafesler içinde duran egzotik dansçılar, siyahlı askerler tarafından bir bir aşağıya indiriliyordu. Yae derin bir soluk alıp son derece sakin bir edayla gülümsedi.

"Siz beni takip edin. Geri kalanını "benim ordum" halledecek."

*****

Salonda bir başka kargaşa daha boy göstermek üzereydi. Askerler indirdikleri kafesleri sağa sola sallayıp alay ediyorlar, içlerindeki egzotik dansçılara ağza alınmayacak hakaretler ediyorlardı. İçerinden birisi kafesi elindeki silahın kabzasını vurarak yamultup açtı ve dansçılardan birini kolundan sertçe tutarak dışarı savurdu. 

"Gel bakalım cici kuş. Biraz da bizi eğlendir."

Fakat bir sorun vardı. Dansçılar başları eğik bir şekilde dikiliyor, tek kelime etmiyorlardı. 

"Hay aksi. Bu orospular açlıktan ölmüşler ve zombiye dönüşmüşler." dedi askerlerden biri gülerek, bir başka dansçının sıska vucuduna  parmaklarının ucuyla dokunurken. "Olsun. Nefes aldığı sürece problem yok."

Askerler gülüştüler. Biraz önceki asker kafesten çıkardığı dansçıya doğru iyice eğilip yüzüne bakmaya çalıştı. 

"Orospu olduğun için utandığın yetmiyormuş gibi bir de Raiden ailesi için çalıştığına utanıyorsun değil mi? Üzülme. Senin için değişen bir şey olmayacak. Yarın kaldığın yerden, bu sefer Sangonomiya'lar için orospuluk yapmaya devam edersin."

Balık İstifiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin