2.Bölüm | ÖLÜM

1K 84 20
                                    

Korhanlılar ve Şanlılar hastanede oturmuş gelecek haberi bekliyordu. Korhanlılar evlatları için üzülürken Şanlılar kızlarına birşey olursa bu aileyle akrabalık bağlarının kopacağına üzülüyordu.

"Kız sanki lanetli, gittiği her yere kendi lanetinide götürüyor. Bir tarafım ölüp gebermesini istiyor, diğer tarafım ölürse akrabalık bağlarımızın kopacağını söylüyor."

Kazımın konuşmasıyla Esme kafasını sallayıp "Haklısın." dedi. Saatler sonra açılan asansörden inen Ferit ve Cemal aile fertlerine doğru adımladı. Oğlunu yıllar sonra gören Gülgün "Ferit!" diye bağırarak koşup oğluna sarıldı.

Yüzünde mimik dahi oynamazken karşılık vermedi. Dedesinin sarılmak istediğini biliyordu ama umursamadan annesinin omuzlarından tutup kenara çekti. Kırgındı. En çokta annesine.

"Annem? Büyümüşsün? Kocaman olmuşsun." Gülgün hem yoğun bakımda olan oğluna hemde 6 yıldır kendisinden ayrı yaşayan Ferite ağlıyordu.

Belki zamanında oğlunun arkasında dursaydı herşey farklı ola bilirdi. "Durumu nasıl?" sorduğu soruya İfakat "Bilmiyoruz hala yoğun bakımda."

Yanıtlamadan ilerleyip deri koltuklardan birine oturdu. Suna yıllar sonra Feriti görmenin verdiği mutluluğu yaşarken oturduğu koltuktan ayaklanıp bir kaç adım ileride olan Feritin yanına adımladı.

Önüne gelince "Merhaba Ferit nasılsın?" diye heyecanla sordu Suna. Ferit parlayan gözlerle kendisine bakan kadına çevirdi bakışlarını. Kimdi bu? "Tanışıyormuyuz?" diye sordu ifadesiz bir biçimde.

"Aslında hayır. Ama ben Seyranın ablası oluyorum." deyip gülümseyince "Seyran kim?" diye aynı ifadesizlikte yanıt aldı.

Suna bozulsada belli etmedi "Ah, doğru ya sen düğüne gelmedin. Fikretin eşi. Dün evlendiler ya." şaşırsada belli etmedi. Şaşırdığı kısım karşısındaki kızın umursamaz tavırlarıydı. Bir insanın kardeşi kaza geçirmiş, neden böyle mutlu olsun ki?

Tamam kendiside aynı ifadesizlikte boğuluyordu ama geçerli sebepleri vardı. "Yani?" diye umursamaz bir bakış attı karşısında kendisine sırıtarak bakan kadına.

"Yanisi akraba olduk. Ben Suna." gerçekten bu kız gözüne fazla gıcık gelmişti. Umursamaz tavırları insanı sinir ediyordu.

"Ferit." elini uzatan kıza elini uzatmadan yanıt verdi. Suna Feritin ona pas vermemesine bozuluyordu. Ama pes edecek değildi. "Burası çok sıcak, kahve içelim mi? Baş başa!" son cümleyi bastırarak söyleyince Ferit daha fazla dayanamadan asansöre doğru ilerledi.

"Oğlum nereye?" Orhan beyin sorusuna yanıt verme tenezzülünde bile bulunmayan Ferit Cemale 'gel' işareti yaptı.

Bir kaç saat dışarıda takıldıktan sonra hastaneye döndüler. "Ferit Korhan kim?" doktorun sorusuyla asansörden yeni inmiş Ferit "Benim." diyerek doktora doğru ilerleyip karşısında durdu. "Hasta sizinle görüşmek istiyor."

"Uyandı mı?"

"Evet. Ama şu anlık normal bir odaya alamayız. Komaya girme riski var." Ferit kafasını sallayıp odaya girince yüzü gözü dağılmış kardeşiyle karşılaştı.

Belli etmesede kalbi acıdı. Ne olursa olsun kardeşiydi. Ama onu asla affetmeyecekti. Asla.

"Ben gelmezsin diyordum. Sevgili abicim." sesi bir mırıltıdan farksız çıkıyordu. Ama Feritin onun alaylı biçimde konuşmasını anladı. Kapı önünde duran sandalyelerden birini götürüp yatağa yakın bir konumda ayarladı. Oturup yıllardır görmediği kardeşini inceledi. Yakışıklıydı. Hep olduğu gibi.

NÂRİN - Delicado | Yalı ÇapkınıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin