Güneşli bir pazar sabahına uyandım. Odada yalnızdım. Yağmur Sarp'laydı. İlda da not bırakmış, Fırat'layım diye. Kalkıp banyoya girdim. İşlerimi halledip kahvaltı yapmaya gidecektim. Telefonum çalıyordu.
"Efendim Ela?"
"Nasılsın abla?"
"İyiyim canım sen?"
"Bende iyiyim abla. Sana bir şey söylemem gerekiyor."
"Söyle canım."
"Zeynep ablam nişanlanıyor."
"Hadi ya, ne zaman?"
"Haziran'ın üçüncü haftasında."
"İyi, hayırlı olsun."
"Gelmeyecek misin abla?"
"Ablacım seni üzmek istemiyorum ama gelmemem daha iyi. Bak onlar arayıp söylemediler bile."
"Abla neden böyle yapıyorlar? Ben seninle olmak istiyorum."
Ağlıyordu. İçim acıyordu o ağlayınca. Neden böyle yaptıklarını ben de bilmiyordum ki.
"Ağlama ablacım. Bir şekilde görüşeceğiz. Ayarlayacağım ben."
"Tamam abla. Şimdi kapatmam lazım babam çağırıyor."
"Tamam, kendine iyi bak."
"Sen de ablacım."
Kahvaltı yapmaktan vazgeçip yatağıma uzandım. Bazen çok yalnız hissediyordum kendimi. Ailem bile sevmezken, birinin beni sevmesini beklemek mantıksız olurdu. Yirmi bir yıllık hayatımda beni sevdiğine inandığım beş kişi vardı. Ela, Sarp, Demir, İlda, Yağmur.. Defne de bu kategoriye girebilirdi. İçim sıkıldı. Kalkıp hazırlanmaya başladım. Beyaz kalın askılı kısa ve ince pembe kemeri olan bir elbise giydim. Saçlarımı hafif dalgalandırıp makyajımı yaptım. Kemerimle aynı renkte olan pembe çantamı alıp ihtiyacım olanları içine koydum. Somon rengindeki topuklu ayakkabılarımı giydim. Çıkmadan bej renginde ince ceketimi giydim. Aynadan son kez kendime bakıp çıktım odadan.
Bir saat kadar sokakları dolaşıp küçük küçük alışveriş yaptım. Ela'ya çok güzel bir elbise almıştım. Defne'ye de gözlerinin renginde hoş bir yeşil bluz almıştım. O kıza karşı içimde bir sevgi vardı. Nedensizce bir yakınlık duyuyordum.
Elimde bu ayı çıkaracak kadar para kalınca alışveriş yapmayı bırakıp bir parka oturdum. Çocukları izledim. Telefonum çalıyordu. Arayan Defne'ydi."Efendim?"
"Bade n'apıyorsun canım?"
"Parkta oturuyorum sen?"
"Evdeyim bende sıkılıyorum. İşin yoksa gelsene."
"Şey, yalnız mısın?"
"Evet."
"Adresi mesaj at o zaman."
"Tamam canım."
Niye bu kızı reddedemiyordum? Nerede herkese karşı olan soğukluğum? Nerede duvarlarım? Abi- kardeş beni etkileri altına alıyorlardı.
Mesaj gelince otobüs durağına gittim. Evlerine yakın durak yoktu. Yürüyecektim. On dakika sonra otobüs geldi. Arkalarda bir tane boş yer vardı. Benim yaşlarımda bir çocuğun yanına oturdum. Çocuk bacağıma bakınca çantamı kucağıma koydum. Kulaklıklarımı çıkarıp rasgele bir şarkı açtım. Demi Lovato- Really Don't Care çalıyordu. Kimseyi umursamadan son ses açtım. Yanımdaki çocuk arada dönüp yüzüme bakıyordu. En sonunda sinir olup müziği kapattım."Ne var ne bakıyorsun?" dedim sinirle.
"Ne bakacağım sana, sağır gibi son ses dinliyorsun ona bakıyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK'IN ATEŞ'İ
Teen Fiction"Gidemezsin. Bana inanana kadar gidemezsin!" "Bırak!" deyip kolumu çekmeye çalıştım. Ateş'in yanından arkaya baktım. Defne korkulu gözlerle bizi izliyordu. "İstemiyorum. Bırak artık peşimi." dedim sona doğru kısılan sesimle. Sevdiğin kişiden kaçmak...