Sabah alarm çalar çalmaz yataktan kalktım. Banyoya gidip rutin işlerimi hallettim. Yatağımı toplayıp dolabımın önüne geçtim. Su yeşili mini kloş eteğin üstüne beyaz göbeğimi açıkta bırakan bir tişört seçip giyindim. Saçlarımı hafif dalgalandırarak salık bıraktım. Makyajımı yapıp, koluma saat ve birkaç bileklik taktım. Üstüme uygun bir çantamı alıp mutfağa geçtim. Kahvaltı yaparım diye erken kalkmıştım ama canım pek bir şey istemiyordu. Bir tane kahve yapıp balkona çıktım. Hava çok güzeldi. Dışarıyı izleyerek kahvemi içtim. İçeri girip topuklu beyaz ayakkabılarımı giydim. Çantamı alıp evden çıktım.
Okula geldiğimde bir saat erken geldiğimi görüp bahçede bir banka oturdum. Okulun kapısına doğru bakmaya başladım. Çoğunun yüzü tanıdık olsa da gerçekten tanıdığım kişi sayısı çok azdı. Kapıdan gireni görünce donmuş bir şekilde kaldım. Mavi saçlı bir İlda görmeyi hiç beklemiyordum. Mavi saç ona çok yakışmıştı. Mavi gözleriyle uyum içerisinde olmuştu. Yanımdan geçerken beni gördü. Tereddütlü bir şekilde gülümsedi. Tepki vermeden ona bakıyordum. Gülümsemesi solarak yerini hüzne bıraktı. Kafamı yan tarafa çevirdim.
Üzülmesi ya da pişman olması bir şey ifade etmiyordu. Gelip açıklama yapsaydı belki şu an eski halimize dönmüş olurduk. Yanımda bir hareketlilik olunca yanıma döndüm. Burak gelmişti.
"Nasılsın Bade?"
"İyiyim sen nasılsın?"
"İyi ben de."
İyi değil gibiydi. Gördüğüm kadarıyla asık yüzlü biri değildi.
"Bir şey mi oldu?" diye sorunca hafifçe gülümseyerek bana baktı.
"Önemli bir şey değil.. Nereden anladın?"
"Şey.. Gözlerin daha hüzünlü.."
Başını sallayıp karşıya baktı. Gözünü boş bir alana sabitleyip konuşmaya başladı.
"Annem ve babam.. Üç yıl önce tam bugün onları kaybettim. Altı ay önce de bir şey öğrendim. Öldü sandığım kardeşim yaşıyormuş. O zamanlar dört yaşındaydım. Annemin hamile olduğunu hatırlıyorum.." dedi burukça gülümseyerek.
Bana bakmasa da gözlerinin dolduğunu hissetmiştim.
"Bize öldü dediler. Annem ve babam kahrolmuştu. Küçüktüm ama olanları anlamıştım. Herkesten çok seveceğim ve herkesten koruyacağım kız kardeşim bizi bırakıp gitmişti, hem de onu bir kere bile göremeden.."
Duraksayarak konuşuyordu. Dinledikçe ağlayasım geliyordu. Hiç konuşmadan devam etmesini bekledim.
"Büyüdükçe her şeyin daha çok farkına vardım. Ailemin ve benim içimde kardeşimin boşluğu hiç dolmadı. İşte altı ay önce dedemin kız kardeşimi başka bir aileye verdiğini öğrendim. Hem de kardeşime bakmaları için onlara yüklü bir miktar para vermiş."
Sesi sonlara doğru sinirli çıkmıştı. Sinirlenmekte haklıydı.
"Alt aydır kardeşimi arıyordum. Sonra bu dönemin başında bu okulda olduğunu öğrendim ve buraya geçiş yaptım."
Dönüp bana baktı.
"Ben.. Gerçekten üzüldüm olanlar için.. Peki kardeşinin kim olduğunu bulabildin mi?"
"Evet buldum. Ama ona bunu açıklayacak cesareti kendimde bulamıyorum."
Böyle bir abisi olduğu için çok şanslıydı. Kardeşinin kim olduğunu sormak istedim ama söylemeyecek gibi duruyordu. Eğer isterse kendi anlatırdı.
"Yardım edebileceğim bir şey varsa söyle. Elimden geleni yaparım.." dedim içtenlikle.
Gülümsedi. Birden kollarını bana sardı. Şaşırıp kalmıştım. Birkaç saniye sonra kollarını gevşetip yüzüme baktı. Tepkimden çekiniyor gibiydi. Hafifçe gülümsedim. Sarılması rahatsız etmemişti beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK'IN ATEŞ'İ
Teen Fiction"Gidemezsin. Bana inanana kadar gidemezsin!" "Bırak!" deyip kolumu çekmeye çalıştım. Ateş'in yanından arkaya baktım. Defne korkulu gözlerle bizi izliyordu. "İstemiyorum. Bırak artık peşimi." dedim sona doğru kısılan sesimle. Sevdiğin kişiden kaçmak...