Nişan Sabahı
İstanbul.. Kimine göre kalabalık, kimine göre aşk.. Bana göre ise yalnızlık. Bu kocaman şehirde hep yalnız oldum. El çantamı alıp otogarın çıkışına doğru yürüdüm. Telefonu çıkarıp Ateş'i aradım.
"Güzelim?"
"Sevgilim ben İstanbul'a geldim, şimdi indim otobüsten."
"Tamam güzelim. Bir sorun var mı?"
"Şimdilik yok."
"Herhangi bir sorun olduğunda hemen beni arıyorsun. Tamam mı?"
"Tamam merak etme."
"Tamam güzelim öpüyorum seni."
"Ben de.." deyip kapattım.
Bir saatin sonunda bizim mahalleye giriş yapmıştım. Beni nelerin beklediğini hiç bilmiyordum. Yavaşça eve doğru yürüdüm. Anahtarımla açmak yerine zile basıp bekledim. Kapıyı Ela açtı.
"Abla.." diyerek sıkıca sarıldı.
Beş dakika kadar kapının önünde sarıldık. Kollarımı çözdüm yavaşça. Ela bana bakınca gülümsedim. Beraber içeri girdik. Akşam için hazırlık vardı. Kimseye bir şey demeden Ela'yla odasına-eski odama- ilerledik. Çantamı yatağın üstüne koyup içinden elbisemi çıkarıp astım. Hiç acele etmeden salona doğru ilerledim. Bütün ev halkı buradaydı. "Merhaba." diyerek koltuğun birine oturdum.
"Niye geldin?" diye sordu sevgili ablam.
Böyle bir tepki bekliyordum ama yine de üzülmüştüm. "Evet niye geldin? Gelmene gerek yoktu." dedi annem.
"Sizin için gelmedim. Ela için geldim." dedim zorla.
"İyi. Ayak altında dolaşma. Ve dünürlerimizin yanında rezil etme bizi." dedi annem.
"Ve mümkünse erkeklerle muhabbete girme. Başımıza bela açma." dedi abim.
Anlamıyordum ki. Ben zaten kimseyle konuşmazdım. Beni böyle bilmeleri canımı yakıyordu. "Kimseyle konuşmuyorum ki ben zaten.." dedim sessizce.
"Konuşmadan da hallediyorum diyorsun yani. Onu gördüm zaten. Sürtük olduğunu biliyoruz hepimiz." dedi sertçe abim.
Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Bir şey demeden odaya gidip çantamı aldım. Çıkıp hava almalıydım. Ela da peşimdeydi.
"Ablacım sen gelme. Benim için de üzülme, bir iki saate gelirim ben." diyerek çıktım evden.
Deniz kenarına gitmeye karar verip durağa doğru yürüdüm. Ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. Çok geçmeden otobüs geldi. Boş bir yer bulup oturdum. Gözyaşlarımı tutamıyordum artık. Sessizce ağlamaya başladım. İneceğim yere gelince indim. Deniz kenarına doğru ilerledim hızlıca. Sakin bir yere oturup ağlamaya devam ettim. Hiçbir şey yapmadan kötü biliniyordum. Hem de ailem tarafından.. Telefonum çalınca arayana baktım. Ateş'ti. Konuşursam ağladığımı anlardı, konuşmasam merak ederdi. "Efendim?" dedim sakin olmaya çalışarak.
"Bade'm neyin var?"
"Bir şeyim yok. İyiyim.."
"Yalan söyleme! Birbirimizden bir şey saklamayacaktık." dedi sertçe.
Burnumu çekip konuştum;
"Annemler.."
"Bir şey mi yaptılar güzelim sana?" dedi yumuşak bir tonda.
"Laflar ettiler. Hiç hoş olmayan şeyler.."
"Tamam güzelim. Şimdi sakinleş. Bak ben yanındayım. Onlar her ne söylediyse doğru değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK'IN ATEŞ'İ
Teen Fiction"Gidemezsin. Bana inanana kadar gidemezsin!" "Bırak!" deyip kolumu çekmeye çalıştım. Ateş'in yanından arkaya baktım. Defne korkulu gözlerle bizi izliyordu. "İstemiyorum. Bırak artık peşimi." dedim sona doğru kısılan sesimle. Sevdiğin kişiden kaçmak...