Karanlık bir sokakta yürüyordum. Nereye gittiğimi bilmiyordum ama ayaklarım biliyormuş gibi beni bir yere götürüyordu. Etrafa iyice bakınca Ateşlerin evine giden yol olduğunu fark ettim. Koşmaya başladım. Evlerini görene kadar koştum. Silah seslerini duyduğumda evleri uzaktan görünüyordu. Daha hızlı koşmaya başladım. Ciğerlerim patlayacak gibiydi ama durmadım. Bahçeye ulaştım. Bahçede hareketsiz bir şekilde yatan yüzleri belli olmayan adamlara baka baka eve doğru koştum. Kapı aralıktı. Yavaşça ittirdim. İçeri bir iki adım atmıştım ki onu gördüm. Ateş yere zorla diz çöktürülmüştü. Çevresinde üç adam vardı. Biri tepesinde dikilmişti ve elindeki silahı Ateş'in başına dayamıştı. Ateş'in yüzü gözü yara içindeydi. Ateş'in yanına koşmak istedim ama bacaklarım hareket etmiyordu. Adamlar ve Ateş beni fark etti.
"Gelme güzelim. Arkana bakmadan koş." diyen Ateş'e tepki veremiyordum.
Gözlerim dolmuştu. Ateş'in başına silah dayayan adam yüzünü iyice bana çevirince kim olduğunu gördüm. Demir'di.
"Hoş geldin 'güzelim'. Biz de seni bekliyorduk."
Demir, 'güzelim' kelimesini bastırarak söylemişti. Tepki veremiyordum. Demir iğrenç bir şekilde güldü. Ateş'in gözlerine baktım. Birçok şey geçiyordu gözlerinden. Demir silahı daha çok bastırınca Ateş gözlerini kapattı. Öldürecekti onu. "Yapma!" diye bağırdım.
Demir yine o iğrenç gülüşünü yaptı. "Elveda de 'sevgiline'." dedi ve tetiğe bastı.
"Hayır!" diye bağırdım.
Ateş'in vücudu yana devrildi. Ben ise yerimden kıpırdayamıyor, 'hayır' diye bağırıyordum.
"Bade'm uyan!"
Vücudumun biri tarafından sarsıldığını hissedince birden gözümü açıp yattığım yerden doğruldum. Ateş endişeli gözlerle bana bakıyordu. Elini yüzüme uzatıp fark etmediğim yaşları sildi. Kolumdan tutup kendine yasladı. Başımı boynuna yaslayıp ağlamaya devam ettim.
"Şşş, sakin ol güzelim. Geçti, ben yanındayım." diyerek saçlarımı okşadı.
Kollarımı sıkıca sardım. Gözyaşlarım boynuna ve çıplak göğsüne damlıyordu. Ağlamam bitene kadar saçlarımı okşadı.
"Ne gördün güzelim?"
Kabusum tekrar gözlerimin önüne gelince titredim.
"Sen.. Evindeydin. Başına silah dayamıştı. Yüzün hep yara içindeydi. Seni gözlerimin önünde öldürdü ve ben.. Ben sadece bağırdım.. Hiçbir şey yapamadım." dedim burnumu çekerek.
Daha sıkı sarıldı.
"Sadece bir kabustu güzelim. Ben yanındayım ve hiç kimse bunun aksini yaptıramaz bana."
Sesindeki eminlik biraz olsun rahatlamamı sağladı. Beni göğsünden kaldırmadan yatağa uzandı. Kokusunu derin derin içime çektim. Tamamen sakinleşene kadar konuşmadım.
"Çok kötüydü Ateş. Seni o şekilde görmek.. Seni öldüren kişiyi görmek.." dedim tıkanmış bir burunla.
"Kimdi güzelim? Tanıdığımız biri mi?"
Başımla onayladım ve "Demir.." dedim sessizce.
Kasları gerildi. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Bakışları buz kütlesi haline dönmüştü. Gözlerini kaçırdı. Elimi uzatıp yanağına koydum. Sakallarını okşamaya başladım. Bir iki saniye gözlerini kapattı. Açınca bana baktı. Yumuşamıştı. Avcuma öpücük kondurup tekrar yanağına koydu.
"Bugünkü olaylardan etkilemişsin güzelim. Ama korkmana gerek yok."
Bir şey demeden başımı tekrar göğsüne koydum. Hava aydınlanana kadar o şekilde durduk. O kabustan sonra uyuyabileceğimi sanmıyordum zaten. Ateş de uyumamıştı. Bunu saçlarımı okşayan elinden anlamıştım. Aklıma kahvaltı olayı gelince uzun zaman sonra konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK'IN ATEŞ'İ
Teen Fiction"Gidemezsin. Bana inanana kadar gidemezsin!" "Bırak!" deyip kolumu çekmeye çalıştım. Ateş'in yanından arkaya baktım. Defne korkulu gözlerle bizi izliyordu. "İstemiyorum. Bırak artık peşimi." dedim sona doğru kısılan sesimle. Sevdiğin kişiden kaçmak...