Güneşli bir cumartesi sabahına uyandım. Bugün temizlik yapmayı düşünüyordum. Temizlik bitince de pazartesi günü olan sınavıma çalışırdım. Dünkü sınavım iyi geçmişti. Sınavdan sonra Defne'yle buluşup yemek yemiştik. Perşembe günü Ateş'le yaşadıklarımızı anlatmıştım. Abisine kızsa da aramızın düzelmesine sevinmişti. İçimdeki kırgınlığı ona belli etmemiştim. Değişeceğini söylerken bile dengesiz davranmıştı Ateş. Kavga ederken ben ağlıyorum diye birden yumuşamıştı, 'değişeceğim' demişti.
Dün Ateş'le bir kez telefonda konuşmuştuk. Birkaç kez de mesajlaşmıştık. Burak'la da telefonda konuşmuştuk. Bu akşam için sözleştik. Bir kahve içeriz diye konuştuk. Ateş'e söylediğimde kızacağını düşünmüştüm. O ise beni şaşırtıp sadece 'çok geç kalma eve' demişti. Bizim için uğraşıyordu.
Yataktan kalkıp banyoya girdim. İşimi halledip mutfağa geçtim. Kendime tost ve kahve yapıp balkona geçtim. Kahvaltımı yapıp temizlik malzemelerini çıkardım. Saçlarımı topuz yapıp işlere giriştim.
Saat dört gibi bütün işim bitmişti. Temizliği bitirdikten sonra duş almıştım. İki-üç saat de ders çalışıp mutfağa yemek yapmaya girdim. Buzluktan çıkardığım tavuk budunun çözülmediği görünce biraz daha beklemeye karar verdim. Beklerken salata malzemesi çıkarıp salata yapmaya giriştim. Salata hazır olunca tava çıkarıp tavuğu kızartmaya başladım. Salata-tavuk-bira üçlüsü mükemmeldi benim için.
Yemeğimi balkonda yemiştim. Biramı yudumlarken telefonum çaldı. "Efendim?"
"Abla nasılsın?"
"İyiyim Ela, sen nasılsın?"
"İyi olmaya çalışıyorum."
"Nişan mevzusu mu?"
"Evet abla. Kaçıp yanına gelmek istiyorum."
"Böyle şeyler düşünme. Annemler ne kadar üzülür düşünsene."
Annem için para çok önemli de olsa çocuklarını sevmiyor değildi. Benim dışımda tabii.
"Geleceksin, değil mi abla?"
"Geleceğim ablacım. Nişandan sonra hemen dönmeyeceğim. Gezeriz beraber olur mu?"
"Çok güzel olur abla. Şimdi kapatmam lazım öpüyorum seni."
"Kendine dikkat et."
Ela'nın mutlu olması beni de mutlu ediyordu. Sinan Bey'den haftalığımı almıştım. İstanbul'a gidene kadarki haftalıklarımı da idareli harcarsam Ela için param kalmış olurdu. Otobüs bileti bakmaya başlamam gerekiyordu. Burak'la buluşmaya gitmeden birkaç yerle konuşup bilet baksam iyi olacaktı. Kalkıp banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp odama geçtim. Gri günlük bir elbise giyip saçlarımı ördüm. Bb krem sürüp ince bir eyeliner çektim. Dudak kremimi sürüp üstüme uyan spor bir çanta aldım. Ayağıma converse giyip evden çıktım.
Bir saatin sonunda otobüs biletimi almıştım. Nişan günü orada olacaktım. Eve gidip onlarla vakit geçirmek istemiyordum. Telefonum çalınca karşımdaki parka geçip oturdum.
"Efendim Burak?"
"Buluşuyoruz, değil mi?"
"Evet evet."
"Evde değilsin galiba? Neredesin söyle almaya geleyim."
"Gerek yok ya. Ben gelirim."
"İtiraz istemiyorum Bade, lütfen."
"Tamam. Atatürk Parkı'ndayım."
"Geliyorum."
Onu beklerken telefonumdan İnstagram hesabımı kontrol ettim.. Defne'nin ve Ela'nın attığı birkaç fotoğrafı beğendim. En son iki hafta önce fotoğraf atmışım. Defne'yle çekilmiştik. Burak'la fotoğraf çekilebilirdik aslında. Bu fikrime gülümsedim. Onu çok çabuk benimsemiştim. Sanki yıllardır hayatımdaymış gibi.. Önümde çok güzel bir araba durunca dikkatimi arabaya verdim. Burak olduğunu anlayınca kalkıp arabaya doğru yürüdüm. Ön koltuğa binince arabayı çalıştırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK'IN ATEŞ'İ
Teen Fiction"Gidemezsin. Bana inanana kadar gidemezsin!" "Bırak!" deyip kolumu çekmeye çalıştım. Ateş'in yanından arkaya baktım. Defne korkulu gözlerle bizi izliyordu. "İstemiyorum. Bırak artık peşimi." dedim sona doğru kısılan sesimle. Sevdiğin kişiden kaçmak...