Balkonda oturmuş, Ela'nın hazırlanmasını bekliyordum. Tatil öncesi alışveriş günümüz gelip çatmıştı. Ateş'le Ela dün akşam gelmişlerdi İstanbul'dan. Küçük kardeşimin sınavları iyi geçmişti. Bir hafta arayla İstanbul'a gidip gelmek biraz yorucu olsa da atlatmıştı. En son o şehirden ayrılışım pek iyi değildi o yüzden ben gitmek istememiştim. İkisi de anlayışla karşılamıştı.
Geçen günler boyunca abim benimle ilgilenmişti ve araba kullanmayı öğretmişti bana. Ehliyetim henüz olmasa da arabayı az çok kullanabiliyordum artık.
"Ablacım ben hazırım." diye seslenen Ela'yla içeri geçtim.
Çantamı alıp ayakkabılarımı giydim. Aşağı inince Defne'nin gelmiş olduğunu gördüm.
"Çok bekletmedik umarım. Ela anca hazırlanabildi." dedim arabaya binince.
"Yok canım, yeni geldim sayılır." dedi ve Ela'ya döndü.
"Hazır mısın?" diye sordu heyecanla.
"Evet!" dedi Ela da aynı coşkuyla.
Başımı iki yana sallayıp alışverişin çabuk bitebilmesi için dua etmeye başladım.
Üç saattir alışveriş merkezindeydik. Ben ihtiyacım olan her şeyi almıştım ama kızların alışveriş sevdası bitmemişti. Bir yere oturup kahve içiyorduk ve benim devam edecek sabrım kalmamıştı.
"Kızlar benden bu kadar. Siz devam edin. Ben bir yere daha uğrayıp eve geçeceğim." dedim kahveler biterken.
"Tamam abla. Nasıl gideceksin eve?" diye sordu Ela.
"Giderim ben merak etme." dedim.
"Abimi çağıralım istersen." dedi Defne.
"Beni düşünmeyin siz. Çok fazla da geç kalmayın." dedim ve hesabı ödemek için kalktım.
Hesabı ödeyip çıkınca kızlar kapıda beni bekliyordu.
"Ablacım al bu kartı. Buradan al ne istiyorsan." diyerek abimin verdiği kredi kartını Ela'ya uzattım.
Şirketten para gelmişti ve abim hesap kartıyla kredi kartını vermişti bana.
"Abla bende de var para. Zaten hep sen ödedin." diye itiraz edince sert bir bakış attım.
"Saçma saçma konuşma Ela. Al şu kartı." dedim ve kartı eline verdim.
"Tamam abla."
Kızlarla vedalaşıp alt kata indim. Ela'nın doğum gününe çok az kalmıştı. Ve onun için çok güzel bir kol saati beğenmiştim. Mağazaya girip beğendiğim modeli aradım. Bulunca alıp çıktım. Saatin çerçevesi ve kordonu gümüştü. Ona uygun bir gümüş bileklik de almalıydım. Telefonumun sesini duyunca bir köşeye geçip açtım.
"Efendim hayatım?"
"Güzelim tek başına ne yapıyorsun?" deyince etrafıma bakındım.
"Yakınında değilim güzelim. Adamlar söyledi."
"Belki gizli, özel bir işim var. Hiç hoş değil bu Ateş." dedim sitemle.
Sıkıntılı bir nefes aldı.
"Biliyorsun, sizin güvenliğiniz için böyle olması lazım."
Haklı olsa da hoşuma gitmiyordu. Bir şey demediğimi fark edince o konuştu.
"Gelip alayım mı seni?"
"Neden?"
Çalışıyordu ve işlerini aksatması için bir sebep yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK'IN ATEŞ'İ
Teen Fiction"Gidemezsin. Bana inanana kadar gidemezsin!" "Bırak!" deyip kolumu çekmeye çalıştım. Ateş'in yanından arkaya baktım. Defne korkulu gözlerle bizi izliyordu. "İstemiyorum. Bırak artık peşimi." dedim sona doğru kısılan sesimle. Sevdiğin kişiden kaçmak...