16. Bölüm Part 3

41 2 6
                                    

Atilla Hasan'ın yanından çıktıktan sonra evine geçer, tekrar uyumaya
çalışır ama beceremez, öylece sabahlar. Ancak kapı çaldığında yataktan çıkabilecek gücü kendinde bulur. Karşısında Filiz'i görünce şok olur.

Atilla: Filiz Hanım, hayırdır sizin bu saatte burada ne işiniz var?

Filiz: Biraz konuşabilir miyiz seninle?

Atilla: Tabi ki, içeri buyrun.

Filiz içeri girer Atilla'yla karşılıklı otururlar.

Filiz: Bak Atilla; ben seni oğlum gibi gördüm, sevdim de. Dün, Karsu mafya olduğunu söylediğinde kesin bize bunu anlatmayışının geçerli bir sebebi vardır dedim içimden. Sana ne kırıldım, ne de darıldım. Senin samimiyetine de iyi niyetine de güveniyorum. Çünkü gerek çocuklar için yaptıkların, gerekse Karsu için yaptıkların bir çıkar uğruna yapılabilecek şeyler değil. İçinden gelmiş demek ki, gerçekten sevmişsin. Ama Karsu için durum hiç de öyle görünmüyor. Dünden beri mahvoldu benim yavrum, halini hiç iyi görmüyorum. Seni severim ama kızımdan daha fazla değil. Gel inat etme de çık bu evden. Belki daha çabuk sakinleşir Karsu da konuşma imkanı bulursunuz?

Atilla: Ben Karsu'nun bu kadar üzülmesini, yıpranmasını asla istemedim. Onun saçının teline zarar gelse sizin canınızın yandığı gibi benim de canım yanar. Sizden de Karsu'dan da bu gerçeği saklamamam gerektiğinin farkındayım ama ne yapabilirdim siz söyleyin. İnsan sevdiği kadına, onun ailesine nasıl ben mafyayım diyebilirdim? Kolay mı bunu dile getirmek?

Filiz: Değildir tabi, ama şöyle de bir gerçek var, Karsu'nun üç çocuğuyla mafya aleminde ne işi olur? Bunun bilincinde olup Karsu'ya karşı mesafeli olsaydın belki de...

Atilla: Bilinç mi? Hahahahahahaha benim Karsu'yu görünce elim ayağım birbirine dolanıyor, bazen cümle kurmayı bile unutuyorum, siz mesafeli olmaktan söz ediyorsunuz.

Filiz: O kadar kaptırdın kendini yani...

Atilla: Belki de daha fazla...

Filiz: Yine de Karsu'nun bunu bilmeye hakkı vardı. En azından gerçekten sevgili olduğunuzda, herşeyi anlatmalıydın.

Atilla: Haklısınız, bunu ben de çok isterdim ama benim en başta buraya geliş nedenim birinden saklanmaktı. Bu tehlike ortadan kalkmadan Karsu'yu sırrıma ortak ederek tehlikeye atmak istemedim. Bana kızacağından emin olmama rağmen Karsu'nun güvenliğini riske atamazdım. Ki mesele tamamen çözüldü sayılır. Eğer birileri inat uğruna işgüzarlık etmeseydi bugün Karsu her şeyi benden duymuş olacaktı.

Filiz: Ama olan oldu bir kere... Geçmişi değiştiremeyiz. Şimdi biz geleceğe odaklanalım. Tekrar söylüyorum, en iyisi mi sen buradan taşın, arada gelir gider konuşmaya çalışırsın, Karsu da biraz toparlar, belki konuşmaya ikna olur, ne dersin?

Atilla: Aramızdaki samimiyete güvenerek, senin için de bir mahsuru yoksa tabi, sana Filiz desem?

Filiz: Sorun yok, nasıl rahat edeceksen.

Atilla: Filiz, anlıyorum kızını bu halde görmek seni öyle yaralıyor ki sorunu çözmek için buraya kadar gelip beni gitmeye ikna etmeye çalışıyorsun ama Filiz, ben eğer bu evden taşınırsam, Karsu'yu sonsuza dek kaybederim... Çünkü bizim aramızdaki bu bağın sağlamlığı, bu evden geliyor. Evet Karsu'nun da bana aşık olmasında bir sürü etmen var, ama en önemlisi burada, size yakında bir yerde yaşıyor olmam. Onca şeyden sonra Karsu'nun sizden uzakta yaşayabileceği tek ev burası ve ben de onun mutluluğu için, onu kaybetmemek için bu evde sonsuza kadar kalırım.

Filiz: Ama Karsu sen buradan gitmedikçe öfkesini dindiremeyecek, konuşamayacaksın onunla.

Atilla: Ben buradan gidersem de bu süreç yaşanacak. Hatta Karsu bu sefer kafasında kurmaya başlayacak, davranışlarımın ne kadarı gerçek, ne kadarı sahte diye. İnsanlara olan güvenini yitirecek tekrardan. Bizim problemimizin tek çözümü var, oturup konuşmak. Konuştuktan, kendimi anlatıp ifade ettikten sonra, gözünde bana karşı zerre kadar yumuşama ya da sevgisinden, aşkından bir parça göremezsem, işte ancak o zaman, daha fazla rahatsız olmasın diye çeker giderim buralardan. Ama ondan önce gitmenin bir mantığı da yok. Ben yine de biraz toparlayıncaya kadar gözüne görünmemeye gayret ederim. Çocukların karşısına zaten hiç çıkmam o konuda kesinlikle rahat olun. Fakat daha fazlasını yapamam. Karsu benim en büyük şansım, ondan vazgeçebilmek, çabalamadan çekip gitmek benim açımdan mümkün değil. Lütfen anla Filiz.

Filiz: Anladım oğlum, seni gayet iyi anladım.

Filiz ayağa kalkar. Atilla onu yolcu eder, sonrasında dert yanmak için Türkan'a geçer. Dün yaşananları öğrenen Türkan da Filiz'le konuşmaya can atmaktadır. İki kardeş başbaşa mutfakta sohbet ederler.

Türkan: Dün Irmak'ın söyledikleri...

Filiz: Maalesef ki kelimesi kelimesine doğru.

Türkan: Bizdeki şansa bak be. Sümüklü Atilla diye dalga geçip tiye aldığımız çocuk mafya çıktı.

Filiz: Hiç sorma.

Türkan: Kimlerdenmiş peki?

Filiz: Karsu o kadarını söylemedi, ben de soramadım tabi.

Türkan: Kötü olmuş. Şimdi Atilla'dan geliyorsun di mi?

Filiz: Evet, evden çıksın diye konuşmaya çalışayım dedim ama nafile, gitmeye hiç niyeti yok.

Türkan: N'apacaksın peki?

Filiz: Hiç bilmiyorum abla, hiçbir şey bilmiyorum... Emin olduğum tek bir şey var, o da Atilla'nın gözlerinde Kemal'i gördüğüm...

Türkan şaşırmış bir ifadeyle Filiz'e bakar.

Türkan: Ciddi misin sen?

Filiz: Evet. Şimdi daha iyi anlıyorum ta en başından ona karşı niye bu kadar sıcakkanlı olduğumu... Duruşu, bakışı, konuşması, tavırları o kadar Kemal ki... Belki de Karsu buna vurulmuştur, kızlar babası gibi erkeklerden hoşlanır derler, kim bilir...

Sandık Kokusu Fan kurgu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin