20. Bölüm Part 6

36 3 4
                                    


Filiz morali bozuk bir şekilde piniğe gider, oldukça huzursuzdur. Buluşmayı heyecanla bekleyen Hasan'ın, Filiz'in bu halini görünce yüzü düşer. Ona ne olduğunu merak etmektedir.

Hasan: Pek de iyi görünmüyorsunuz Filiz Hanım, hayrola bi şey mi oldu?

Filiz: Yok, aslında ciddi bir şey değil. Benim büyük kız, Irmak... Biraz dengesiz şu sıralar, hormonlardan herhalde. Onda aklım. 

Hasan: Anladım. 

Filiz: Bazen... Çok da iyi bir anne olmadığımı düşünüyorum. 

Hasan: Niye?

Filiz: Bilmem... Öyle arada gelen bir his işte... Fakat oldukça rahatsız edici, insanın ruhunu daraltan cinsten. 

Hasan: Ben sizin oldukça iyi bir anne olduğunuzu düşünüyorum. Karsu'ya bakmam bile bunu anlamama yetiyor. 

Filiz: Teşekkürler. Yine de içime su serptiğinizi söyleyemeyeceğim. Karsu kendi kendine yeterdi her zaman. Irmak'sa sürekli ilgiye muhtaçtı. En çok da bu yüzden,  onu gördükçe belki de yetemedim diyorum.

Hasan: Elinizden geleni yaptığınızdan eminim.

Filiz: Bu beni iyi bir anne yapmıyor ama.

Hasan: Ben aksini düşünüyorum. Mükemmel bir insan olamayacağı gibi, mükemmel ebeveyn de olamaz. Bu yüzden elinden geleni yapmak bile yeterli. Ne analar babalar var, duyuyorsunuz haberlerden falan kendi geleceğini bahane edip, çocuklarını daha kundakta sokağa, ölüme bırakan var. Bu kadar kire kötülüğe batmış bir dünyada evlatları için elinden geleni yapan fazlasıyla saygıyı hak eder.

Filiz: Doğru diyorsunuz.

Filiz'in modu biraz düzelir.

Hasan: Di mi? Her ne kadar çocuklarımız canımızdan bir parça olsa da onlar da kendi başına birer bireyler. Verdikleri iyi ya da kötü tüm kararların sorumluluğunu almaları gerekiyor.

Filiz : Haklısınız. Peki siz, hiç böyle hissettiniz mi?

Hasan: Hayır. 

Filiz: Cidden mi?

Hasan başını sallar.

Hasan: Çünkü ben, kötü bi baba olduğumdan eminim.

Filiz oldukça şaşırır.

Hasan: Oğullarımdan büyüğünü istemediği bir hayata zincirledim, küçüğününse her şeyini aldım elinden... Her ne kadar şartlar yüzünden olsa da... Bu kararları aldığım için suçlu olduğumun farkındayım.

Filiz: Anneleri ile ilgili bir durum mu yoksa?

Hasan: Evet ama sadece o değil, benim de tavrım... Çok kötüydü.

Kısa bir sessizlik oluşur. Filiz konuyu değiştirmek ister. 

Filiz: Aman canım, bu can sıkıcı meselelerden konuşmak için gelmedik ki buraya di mi? Hadi pikniğimizi yapalım, burası çok kalabalık olmadan. Gerçi nedense fazla sakin normalden ama... Böylesi daha iyi tabi.

Hasan: Evet, ne öyle herkes iç içe piknikte de anlamıyor insan. 

Filiz: Çok doğru. Çocuk sesleri, ter kokuları falan ayyy. İnsan hayattan soğuyor. Bin pişman oluyor geldiğine.

Hasan: Evet ya. Sessizlik huzurdur. 

Filiz: Kesinlikle katılıyorum.

İkili pikniğe devam eder. Bu sırada Dilaver, Hasan'ın emriyle piknik alanına girişi engellemektedir. Atilla'nın evindeyse; Mert ve Cevdet vardır. Atilla'yla sohbet etmektedirler. Atilla'nın oldukça mutlu olduğunu fark eden Mert, taşınma konusunu gündeme getirmek ister.

Mert: Abi, ne zamandır bu siteye taşınmak istiyorum, biliyorsun.

Atilla: Evet?

Mert: Bi türlü ev de bulamadım, bunu da biliyorsun.

Atilla: Eeeeee?

Mert: Acaba diyorum, sende mi kalsam?

Atilla: Hayatta olmaz!

Mert: Akşamdan akşama hatta gece yarısından gece yarısına gelirim eve. Zaten Karsu buradaysa hiç uğramam bile. N'olur.

Atilla: Olmaz dedim!

Mert: Günün her saati neredeyse buradayım, evime dönmek gerçekten de işkence gibi. Senden bağımsız herkesle bi bağım, dostluğum var. En azından bu civarda boş bir ev bulana kadar sende kalsam ölür müsün yani?

Atilla: Hayır, kalamazsın burada!

Mert: Bana bunun için bir tane mantıklı bir sebep söyle! Bi tane ya, bi tane! Söz bırakacağım yakanı.

Atilla: Karsu yakında bana taşınacak.

Mert ve Cevdet aynı anda: Ne?! Ne zaman?!

Atilla: Yakında.

Mert: O da ne demek?

Atilla: Irmak meselesi var biliyorsunuz, o çözülünce gelecek çocuklarla.

Mert ve Cevdet şaşırarak Atilla'ya bakar. 

Mert: Vay be. Bunu bilmiyordum işte. Ne desem bilemedim şimdi.

Cevdet: Abi... Hevesini kırmak istemem ama o Irmak olayı biraz zor çözülür gibi. 

Atilla: Ne dedin sen?

Cevdet: Hakkı Abi anlatmamış sana ama... O Adnan denen şerefsizin Ayvaz'la iş yapıyormuş.

Atilla: Ciddi misin sen?

Cevdet başını sallar.

Atilla: Hakkı nasıl böyle bir şeyi saklar benden?

Mert: Babam söyletmemiştir. Tamam Hakkı abide ikimizin yeri de apayrı ama babama hayatını borçlu sonuçta.  Karşı gelmek istemez.

Atilla: O da doğru ya.  Offf ne yapacağız biz şimdi?

Mert: Hiçbir şey. Ne gelir ki elinden? Irmak'ı tanıdığım kadarıyla söylüyorum bu yüzden Adnan'dan ayrılacak biri değil. Boşa Filiz Abla da Karsu da üzülecek. Hem arada bebek de var şimdi.

Cevdet: Mert abi haklı.

Atilla: Ama Karsu bildiğimi öğrenirse bir şekilde mahveder beni.

Cevdet başını sallayarak Atilla'yı onaylar.

Cevdet: Yengeme söyle bence, bilsin.

Atilla: Başka şansım yok. 

Atilla, Mert ve Cevdet sohbetlerine devam ederken, Hakkı Türkan'la eski bir lokantadadır.

Türkan: Niye çağırdınız beni buraya.

Hakkı: Kusura bakmayın , sizi de rahatsız ettim ama oldukça önemli bir mesele var, yengeye ulaşamayınca size ileteyim dedim. 

Türkan: Çabuk söyleyin. Geriliyorum artık.

Hakkı: Adnan Haznedar....

Türkan: N'olmuş ona?

Hakkı: Kardeşiniz... Ayvaz'la beraber iş yapıyorlarmış.

Türkan: Ne?! Ne dediğinin farkında mısın sen?

Hakkı: Maalesef. İşin ironik yanı da bu işbirliği,  Filiz Hanımla evlendikten hemen sonra başlamış. Sözün özü şu ki... Çoktan deşifre olmanız, muhtemel.

Sandık Kokusu Fan kurgu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin