4

268 16 7
                                    

Etrafa baktım , çok doluydu.
Küçücük kafeye bu kadar adam sığar mı?
Arkamdan birinin sesini duydum...
"Selam" dedi
Arkamı döndüğümde ömer olduğunu anladım.
Heycanlı duruyordu.
"Selam" dedim
"Ben yine Ezgi'yi göremedim de..."
Güldüm ve "kaçıyor senden" dedim
"Neden ki? Ne yaptım ben ona?"
"Şaka yaptım ya gerilme hemen. İş yoğun ya o yüzdendir. Yoksa ihmal etmez seni"
"Etmez dimi"
"Etmez etmez"
Etrafa bakındı...
"Bende karakoldan yeni çıktım da... Görmek istemiştim"
"Karakol mu?" Dedim
"Komserim ben"
"Ha anladım"

Masayı silmek için elime bez aldım.
Hem tabakları topluyordum hem masayı siliyordum.
"Tugay'la konuştunuz mu?"
"Evet , telefon almış kendine'' dedim
"Benden öncede senin numaranı istedi Ezgi'den"
"Niye?" Dedim
"Valla bilmiyorum , daha benim numaramı almadı"
"Bunu kuzenimle konuş. Çünkü istediğin cevap bende değil"
"Şey... Ezgi ile konuştuk da zor zamandan geçiyormuşsun. Beni yakın arkadaşın olarak bil olur mu? Ezgi dahil kimseye söylemem"
"Eyvallah hallederim ben" dedim

Tepsiyi mutfağa götürdüm...
Demek ilk bana yazmış...
Bana aşık olmasın lütfen.
Allah'ım lütfen.
Benim yaşmaya niyetim yok birde başıma çıkmasın böyle şeyler.
Artık birisinin ilgisine kanacak gücüm bile yok.
Sadece boşluk hissetmek istiyorum.
Ezgi yanıma geldi "Ömer gelmiş"
"Seni sordu"
"Güzel miyim?" Dedi
"Hep güzelsin. Zaten o çocuk da sana yanmış , pek umursamaz güzelliğini"
"Yaaa Eslem! Deme şöyle şeyler ümitleniyorum"

Bulaşıkları makineye dizmeye başladım...
Ne aşktan yüzüm güldü , ne aileden , ne de kariyerden.
Hayatım da çok şey olmasına rağmen donuktum.
Annem gittiğinde üzülememiştim mesela.
Çünkü, kendime bakmak zorundaydım.
Babam gitti , işte o zaman düşünmeye başladım.
Neden bu düzen böyle?
Neden herkes sahte?
İnsan kendi çocuğunu terk eder mi?
Cevapsız sorularla başbaşa kaldım.
Ne annemi  ne babamı hiç bir zaman affetmeyeceğim.
Ben 14 yaşında bir çocuk olarak bu kadar büyük bir sorumluluk almak zorunda değildim.
Ama onlar zorunlu kıldı.

Babam bana hiç vurmadı.
Sarılmadı da...
Babam bana hiç dokunmadı.
Ona ne zaman yaklaşsam bir adım uzaklaşıyordu.
Benden tiksiniyordu.
Annem beni seviyordu.
Bence o da seviyormuş gibi yaptı.
Bana bir oyuncak almıştı , pembe küçük , tatlı bir ayıcık.
'ben bunun içine yüzük koydum. Bul hadi onu' dedi bana.
Bende ayıcığın karnını açtım , bütün pamukları çıkarıp yüzüğü aradım.
Ben yüzüğü bulana kadar nefesi kesilmişti zaten...
Annem öldüğünde 10 , babam gittiğinde 14 yaşındaydım.
Bu dört sene içerisinde babam eve farklı kadınlarla geldi.
Her gece ağladım , her gece...
Ezgi'nin seni düşüncelerimi böldü.

"Beni dinliyor musun?"
"He? Ney? Ne dedin?"
"Yaz meyveleri diyorum"
Konu oraya nasıl geldi ya?
"Bencede erik güzel"
"Salak öyle değil. Ne düşünüyordun?''
"Hiç ya... Dalmışım"
"Fazla dalma , boğulursun..."
"Ben yüzme biliyorum"
"Senin girdiğin sular deli akıyor Eslem. Geçmişi geçmişte bırak"
"Denerim"

Temas sevmememin sebebi buydu sanırım.
Babam öyle bir psikolojik baskı uyguladı ki kendimi çöpten bile iğrenç gördüm.

"Gidiyorum ben"
"Nereye?"
"Siparişler beklemez" dedi
"Tamam" dedim

Telefonuma mesaj geldi.

Tugay abi

Tugay abi: ne yapıyorsun?

Eslem: valla çalışıyorum

Tugay abi: hmmmm

Tugay abi: bende yoruldum

Tugay abi: bir şey diyeceğim de sana

Eslem: ne oldu?

Tugay abi: ben göreve gideceğim de

KOMŞUM ASKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin