Bölüm 11 [Defne'den]

46 5 4
                                    

Burnuma gelen ağır losyon kokusu zihnimde yer etmiş olmalı ki, iki dudağımın arasında 'Çok güzel kokuyorsun' dememle gözlerimi açmam bir oldu. Gözlerimi açtığımda yanı başımda dikilen Burak'ı görmemle korkup kendimi geriye çekmem de bir oluyor.

"Ohaa yani ne yapıyorsun başımda," dedim geriye çekilerek. Bana boş boş baksa da ev de olduğumu fark etmeyip, gözlerimi etrafta gezdirmeye başladım.

"Kapının önünde bayıldın, eve getirdik seni. Annen nezaketen beni akşam yemeğine davet etti." Dedi, vatani bir gülüşle sırıtarak.

Doğru ya annem nereden bilecek bu kim. 'Umarım gözlerimi açtığımda fısıldadıklarımı duymamıştır' dedi iç, sesim kendini teselli ederek.

Annem elinde 2 tabakla oturma odasına gelirken ben hala içimdeki benle savaşıyordum. Ciddi ciddi Burak akşam yemeğin de bizdeydi. Sanırım şans konusunda evrenin tek kızıyımdır.

"Aaa uyandın mı yavrum," dedi annem beni görünce, ellerindeki tabakları masaya bırakıp yanıma doğru geldi hemen.

"Uyuyormuydum?"diye sordum şaşırmış şekilde.

Tereddüt ederek, dağılmış saçlarımı kaşıyarak bi süre cevapsız kalsamda annemin sorusuna cevap vermem gerektiğini hatırladım.

"Evet, bayılmışsın Burak oğlum da hemen kapıya vurdu içeri aldık seni, uyandın birşeyler söyleyip geri uyudun," dediğinde ağzımdan istem dışı küfür savruldu.

"Hay siktir be," başımı hemen Burak'tan uzağa çevirdim onun duymaması için.

"Birşey mi dedin annem,"dedi annem yüzüme doğru eğilerek.

"Hayır anne, birşey demedim." Hemen annemi geçiştirmeye çalıştım. Başıma sağa çevirdiğimde Burak'ın beni izlediğini gördüğüm o an gözlerimiz buluşsada başımı ondan başka tarafa döndüm. Ben koltuğun iç kısmında oturuyorken oda koltuğun başlığına oturmuş bir ayağı yerde olacak şekilde duruyordu öylece.

Ağır losyon kokusu burnuma o kadar güzel geliyordu ki kendimi kokudan alamıyordum. 'Sanırım losyon banyosu yapmış' dedin içimde kendi kendime konuşurken.

Başımı tekrar Burak'a çevirdiğimde telefonla oynadığını görünce onu daha önce bu kadar yakından görmüştüm ama derinden süzme şansım olmamıştı. Hemen fırsattan istifade süzmeye başladım. O kadar çekici duruyor ki. Kalbimin ritminin değiştiğini fark ediyorum onu izlerken.
Beyaz teninde gözüken damarlar, uzun parmakları, dalgalı siyah saçları, yeni çıkmaya başlamış olan sakalları, uzun endamlı boyu. Öyle özenle yaratılmış ki böyle çekicilik yok.

Onu izlerken kalbimin yerinden çıkacak gibi olması beni korkutuyor ama göz alamayacak kadar yakışıklıydı işte. Beyaz gömleğinden kaslı olduğu anlaşılıyordu. Neyse ki telefonuyla uğraştığı için benim onu izlediğimi fark etmiyordu, fark etse diline düşerdim kesin.

Bi süre onu öylece izledim. Bir anda kalbimin atışları iyice hızlandı. Elimi kalbime götürdüm sanki kalbimi sakinleştircekmişim gibi yavaş yavaş sıvazladım. Dudaklarımdan çıkan anlık kelime ile başımı Burak'ın olmadığı yöne hızla çevirdim.

"Bay ukala,"dedim fısıldayarak.

Allahım lütfen duymamış olsun.
Lütfen..
Lütfen..
Lütfen...

Diyerek Allaha yalvardım resmen. Daha fazla rezil olmamak için iki elimle dudaklarımı kapattım.

"Bana mı seslendin," dedi bana yaklaşarak.

"Allah kahretsin," diyerek dudaklarımın arasında fısıldadım yine. Bana o kadar yakındı ki o ağır losyon kokusuyla midemi tekrardan doldurdum. Gözleriyle gözlerim buluştu önce, öyle derin bakışları var ki heycanlanmamak elimde değildi ne yapayım. Bir anda gelen öksürme sesiyle Burak aniden geriye çekildi.
Elinde tencereyle gelen annem bize bakıyordu öylece.

İntikam YeminiWhere stories live. Discover now