Ağlamak İçin Gözden Yaş mı Akmalı?
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?Victor Hugo
🌊🌊🌊
"Çok güzel değil mi Barlas? Harika ya harika ben bu kadar güzel bir şey yememiştim. Her geldiğimde yiyorum ama nu müthiş bir şey."bu kadar övdüğüm şey Hamsiköy Sütlacının ta kendisiydi. Köyden dönmemin üzerinden iki gün geçmişti ve bugün ikimizde izinliydik.
Beraber bir şeyler yapabilmek adına Hamsiköy Sütlacı yemeye gelmiştik. "Güzel bence de... En sevdiğim tatlılarda ilk üçe girer."dediğinde tatlımın yanındaki demli çayımı içiyordum.
"Bak masaların içine bir şeyler yazıp bırakılıyor. Bizde yazalım mı?"diyerek masanın üzerindeki cam kısmı gösteriyordum. Masaların üzerinde cam vardı ama camlar içine not veya fotoğraf bırakılacağı zaman kaldırılıyordu. İnsanlar da tarih, isim gibi bir çok şey yazmışlardı.
"Yazalım. Kağıt isteyelim."diyerek garsonu çağırıp istemişti. Bir kaç dakika sonra gelen kağıt ve kalemlerle "Ne yazsak ki?"diye düşünmeye başladım.
Uzun bir düşünme süremizden sonra en son Barlas kağıdı almıştı. "Buldum ben."diyerek yazmaya başladığında ne yazdığını göremiyordum. Yazdıktan sonra kağıdı bana çevirdi. Üzerinde yazanları okuduğumda güldüm.
'Karadeniz'de sevda başkadır.'
"Ya Barlas. İyiki varsın."diyerek yanağından öptüm. Bir kaç saniye sonra cam kaldırıldığında notu içine koyduk.
"Sen olmasan iyi ki olmazdım."diyerek şakağıma küçük bir öpücük bıraktığında yüzümdeki tebessümle kalktım. "Hadi gidelim. Seni çok güzel bir yere götüreceğim."dediğimde hesabı ödeyip çıkmıştık.
Avuçlarının içindeki elimi okşarken, bende bir yandan gideceğimiz yere doğru yönlendiriyordum. "Nereye gidiyoruz savcım?"dediğinde gülüp "Az bekleyesun gelduk zaten."diyerek karşımızdaki büyük salıncağı göstermiştim. Yüksek dağın tepesindeki iki kişilik salıncaklar vardı. Binmeyi hep istiyordum ama hiç binmemiştim daha önce.
"Çok sağlam değil gibi sanki?"diyerek kontrol eder gibi salıncağa baktığında "Sen bordo berelisin aşkım. Korkuyor musun?"dediğimde yandan bir bakış atmıştı. "Valla yavrum en ufak şeyde bordo bereli olduğumu yapacağımı söylüyorsun. Hayatımın yarısı karada diğer yarısı helikopterde geçti korkmam."dediğinde "Çok güzel. Biniyoruz o zaman."dedim. Bu halime gülerken beklemek için sıraya girdik.
"İlk kez mi bineceksin?"demesiyle ona dönerek başımı salladım. Bu kadar dağ tepe çıkacağımız için topuklu ayakkabılarımı giymemiştim ve aramızdaki boy mesafesinden dolayı dudaklarım büzüldü. Başımı kaldırmam gerekiyordu. O fazla fazla uzundu.
Bana bakıp eğildi. Dudaklarıma küçük bir buse bıraktığında yüzündeki tebessümle "Bir insan nasıl hem bu kadar olgun bir kadın hemde küçük bir kız çocuğu olabilir anlayamıyorum."dediğinde "Öyle miyim bilmem ama etrafta çocuklar var öpme."dedim biraz önce bizi o halde görmüş ve peluş ayısı ile birlikte, kırmızı yanaklarıyla bakan kız çocuğuna bakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERA KARADENİZ
Fiksi UmumBir kadın var eksik büyümüş. Hayatın acı gerçekleriyle küçük yaşta karşılaşmış. ... Ve bir adam var. Vatanı için ailesinden vazgeçen bir asker var. Vatanını seçtiği için evladından vazgeçen bir ailesi var. ... Bir kadın var. Karadeniz kadar inatçı...