-21- PART1

841 102 17
                                    

Acının Miladıyla

Acının miladıyla başlayan bir hikayedir bu
yaşayıp gelmişiz ormanlar bir yanarak
her dönemeçte uğultulu uçurumlar
her şafakta uzun uzun kurt ulumaları
Ey masalcı
otur şu geyik postuna
ve anlat şimdi bütün bunları

Önce yaşadıklarımızı koy ortaya
hatamızı ve sevabımızı anlat
görelim nelere kahretmişiz bunca zaman
nelere göğüs germişiz görelim bir bir
bedeli ödenmiş midir şafağın, bilelim
yaşamak
yeni acılara sürgün etse de bizi

Hayatımız göründüğü kadar basit değil
ama anlaşılmaz gibi de değil öyle
çoğunu unuttuk belki şimdiden
belki bitti birtakım bekleyişler
umutlar da bitti bir zaman, sevgiler de
ama unutmayalım
zulüm de biter hayatımızda

Ahmet Telli

🌊🌊🌊

Hayat bazen hiç beklemediğimiz yerlerden darbeler indirirdi. Olmaz dediğimiz dertler gelirdi başımıza. Olur dediklerimiz olmazdı... Sevdiğimizle ayrılmak zorunda kalırdık bazen. Bir gün sevgi biter, kendimiz giderdik belki. Hayatta ne olacağını kimse bilmezdi. Hayat sürprizlerle dolu derlerdi.

Sahî hayat sürprizlerle mi acılarla mı doluydu?..

Her iki kişinin de aşina olduğu ses gülüşlerle birlikte adımları da durdurmuştu. Yaptıkları mesleklerden dolayı bu sesi tanıyorlardı, özellikle Barlas. Daha ilk şaşkınlığı üzerinden atamadan ikinci bir ses geldi.

İki kurşun.

Ve kanlar içerisinde ona bakan Karadeniz'i. Gözlerinde her zaman bir duygu olurdu. Sinir, öfke, mutluluk. Ama ilk kez o gözlerde acıyı çok net görmüştü. Ruhsal bir acı değildi gördüğü, bizzat fiziksel acıydı. Hızlı adımlarla, mesleğinin de getirdiği soğuk kanlılıkla ilerledi Umay'a doğru.

Umay'ın vücudundaki güç çekildiğinde arkasında duran Cenk tutmuş başını yere vurmasını ve daha çok darbe almasını engellemişti. Kulaklarındaki uğuldama ve vücudundaki acıdan dolayı gözleri kararmış ve idrak edebildiği kadar ile sevdiği adamın ona koşuşunu görmüştü.

Hızla sevdiği kadının yüzünü avuçları içerisine almış bilinci yerinde mi diye kontrol etmeye çalışıyordu. "Umay! Umay duyuyor musun?"kadın dudaklarını hareket ettirmeye çalışmış ancak sesini kendinde bulamamıştı. "Umay duyuyorsan parmağımı sık güzelim lütfen."kadından herhangi bir tepki almadığında yanında ambulansı arayan Cenk'le rahatladı. Birde ambulans için arama yapmasına gerek kalmadan Karadenizi ile ilgilenmeye devam etti.

Her zamanki savcı Umay gibi giyinmişti. Üzerindeki ceketin önünü açtı. Yaralarını görecek şekilde açmıştı. Üzerinde siyah dantelli bir büstiyer vardı. Üzerindeki ceketin önü kapalı olduğu sürece gözükmezdi ne giydiği. Sağ göğsünden akan kanlarla birlikte aldığı nefes ciğerlerine sığmadı. İkinci kurşun boşa mı gelmişti? Bunu düşünürken sırtı yere değen kadından acılı bir inleme yükselmesiyle birlikte bakışlarını yüzüne çıkardı.

Gözlerinden bir damla yaş akmıştı. Ağlamak kitabında yazmayan kadın kolları arasında acıdan göz yaşı döküyordu.

"Neren acıyor güzelim? Konuş hadi benimle."amacı bilincini açık tutmaktı. Ama sırtındaki elini çektiğinde elinde gördüğü kanla derin bir nefes aldı, nefessiz kalmış gibi. Sırtında ve göğüsüne iki yara.

Ambulans sesleri duyulduğunda "Dayan, yalvarırım dayan. Beni Karadenizsiz bırakma... Lütfen."Umay acıdan dolayı sesleri net duymuyordu ama bu cümleyi net bir şekilde duymuştu. Çok konuşmaya takadi yoktu yine de son gücüyle seslendi. "Barlas..."adam duyduğu kısık sesle hızla yanında oturduğu kadına döndü. "Söyle güzelim. Söyle Karadeniz'im. Söyle Umay'ım."

PERA KARADENİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin