4.bölüm

804 57 5
                                    

Benim için yorumlarınız yani fikirleriniz daha da önemli ufak bir dipnot. Bu bölüme ne kadar çok yorum gelirse diğer bölümleri daha hızlı yükleyeceğim
___________________________________________

Sabah ezanına karşı iki kızda pekte uyuyamadan sanki yeni uyanmış gibi kalktılar ve Esma ilk önce konuştu.

"Günaydın bacım." Dedi buralarda kız küçük ise bacım denirdi Esma yirmisini geçerken Güneş daha 19 yaşında bir kızdı.

"Günaydın abla." Diye aynı saygı ve sevgi ile karşılık verdi kadına o da.

Güneş odaya yeni vuran ışıkla ve yeşil gözleriyle kıza bakarken kız da konuştu.

"Gözlerin güneş vurunca çok güzel parlıyor." Dedi içinde tutmadan.

Güneş ise gülümsedi "teşekkürler hadi kalkalım." Dedi.

Dolabın önüne gelince uzun elbiselerinden en iyi durumda olandan birini Esmaya verdi. Güneş zaten kısa bir kızdı ama Esmayla da hemen hemen aynı boydaydı.

Onlar hazırlanmıştı ve birlikte kahvaltıya inmişlerdi. Güneş el çabukluğu ile olabildiğince hızlı kahvaltıyı hazırlarken davetsizce ve sessizce yanında kalan işleri halletti.

Yeni kalkan Nazan hanım ise iki kıza gülümseyerek baktı. "Günaydın kızlarım ellerinize sağlık senin de gelinim."

Bu cümle Esmanın burukça gülmesini sağladı Esma artık onların gelini değildi ve bunun farkındaydıda.

Güneş'in ise içinde bir şeyler kopmuştu az kalsın belki de aşık olacağı adam tacizde bulunmuştu hemde bacım dediği yıllardır aynı evde olduğu kadına bunları etmişti ya gözünde amcasından, babasından hiç farkı yoktu.

Güneş o evde iken herkes alttan alta Güneş'e gelin gözüyle bakıyordu lakin olmamıştı. Keşke olsaymış yerine iyki olmamış demek biraz kırıyordu tabi.

İçinden neyse dedi bu zamana kadar aşk nedir bilmiş miydi sanki de şükür etmeliydi babası ve babannesinden kurtulmuştu sonuçta.

Babasını hiç sevmezdi; annesini küçükken değil doğum sırasında kaybettiği için annesini hiç tanımaz ve bilmezdi, Güneş. Bunun yanı sıra babasının hep mi böyle olduğunu yoksa annesini kaybettiği zaman mı böyle değiştiğini bilmiyordu.

Babası ona hep senin yüzünden annen öldü senin yüzünden! Diyerek büyüttüğü için kız içten içe hep kendini suçlayarak büyüdü. Lakin kızın bu durumda hiç bir suçu yoktu. Malesef küçüklükten çevresinde ki herkes onu böyle büyüttüğü için kızda böyle böyle alışmıştı.

Babası Güneş 14'üne girdiğinde çalışmayı bırakmıştı bu yüzden o küçük yaştan beri yaklaşık 5 senedir çalışıyordu. Okul konusunda ise çevrenin kısacası babannesi ve amcasının baskısıyla okuyamamıştı.

Son bir senedir ise kendine elliye yakın kitap almıştı. Kürk Mantolu Madonna, Kuyucaklı Yusuf, Çalıkuşu gibi klasik Türk edebiyatını çokça sevmişti. Bunu ona köyün öğretmeni olan Türkan abla ona önermişti ilk önce ona birkaç kitap ödünç vermişti ve oku hadi demişti baktı ki kız beğendi o da daha fazla alması için kitapçı bir arkadaşını önerdi yanisi aldı da aldı ve kendini geliştirdi.

Çokça da mutluydu kitap okurken burda çalışıyordu evet ama tarlaya gidip eve gelince de temizlik yemek yapmıyordu sonuçta. Tek işi vardı hem bu evde Nazan hanım ona anne şefkatiyle yanaşıyordu.

Nurcan hanım ise yemek konusunda ona yardım ediyordu. Ev iki katlıydı bu onu pek etkilemiyordu. Diğer evde iki katlıydı ama daha çok kalabalıktı.

Hep birlikte sofraya oturdular havanın sıcağı insanı deli ediyordu bu yüzden onlar da yemeği balkona kurmuşlardı. Balkon ilk kat yüksekti yani veranda gibiydi eve giriş burdan da vardı direk salona geçiliyordu.

Nurcan hanım gelin olarak Esmayı nedense benimsememişti. "Ee Esma sen niye geldin?"

Nazan anne öksürük krizine girmişti çay boğazına kaçmıştı. Güneş hemen bir bardak su koymuştu. Ardından ise sırtına vurmaya başladı ikisi birden. "İyi misin abla?"

Suyu içip elini kaldırdı ve iki kızda yerine geri oturdu. "Nurcan! Ne biçim konuşma o öyle."

Esma başını eğmiş tabağıyla oynarken yanıtladı. "Baran öyle istedi daha uygun olur dedi."

Nazan hanım "olsun ne kadar istiyorsan kal." Diye susturdu kızını.

*****

Bu sırada ise Ali ağa Tevfik'in takıldığı kahveye girmişti tüm herkes ayağa kalkmışken o ise oyuna devam ediyordu. Masadaki herkes kalkınca elindeki kağıtları bırakıp ayağa kalktı ve Ali Ağa'nın oğullarıyla kahveye girdiğini gördü.

Arkasını dönmüş tam kaçıcakken Ali ağa kükredi "nereye Tevfik otur hele!" Arkasını döndüğü an ise aşiretin genç ve eli silahlı delikanlılarını gördü. Yılmaz aşireti 50 hanelikti nüfusu ise epey kalabalıktı. Her yerdeydiler tüm şehirde kuyumcudan kasabına, kasabından terzisine her mekanda onları görmek mümkündü.

Tevfik el mecbur oturdu başında ise dört silahlı genç durdu karşısına ise Ali ağa oturdu. Onun arkasında ise iki oğlu ve Yasin vardı. "Bu ne hal ağam?"

Elindeki tesbihi sertçe masaya bıraktı. "Ne hal öyle mi?"

"Evet ne oldu sanki."

"Sen kimsin de benim hanemdeki kızı tehdit edersin!" Diyip masayı yıktı adamın üzerine.

İki çocuk kollarından tutup ayağa kaldırdılar. "O kız benim kızım unuttu herhalde."

Bu sefer adam dayanamayıp yüzüne sert bir yumruk attı. "Bak bana. Sen kendini kim sanarsın canını sen mi verdin ki sen alacaksın. Böyle ede ede ne hallere düşmüşsün kahpe!"

Bu sefer el işareti edip adamı bıraktırdı ve tüm ahali Tevfik'in üzerine çullandı. "Yasin bunlara dikkat et adamı öldürmesin hele Baran'a. Sonra da al bunu at jandarmanın önüne."

Ali ağa işini bitirmenin rahatlığıyla kendini kaynanasının evine attı. Bu sırada ise Yasin baktı adamlar hala devam ediyor "Ağalar hadi bırakın bu iti de ben teslim edeyim jandarmaya."

Kahveden biri bağırdı bu sefer "bırak Yasin dövelim ki ibreti alim olsun kim ki bizim kızımıza el sürer tehdit eder. Kaldı ki küçükken de o sabiyi dövmez miydi sanki?"

Bu sefer bu sözleri duyan Baran adamı yerden kaldırıp kafayı attı ve "ibne şerefsiz o ellerini kırmayı çok iyi bilirim ben."

Yasin hemen Baran'ın elinden adamı kurtarmaya çalıştı. "Bırak Baran hadi jandarma halleder nasıl olsa."

Baran Yasin'i dinlemeyip "bırak abi sen asıl görmüyor musun yüzsüzü."

Bu sefer adamlar Baran'ı zorla Tevfik'in üzerinden aldılar ve Tevfik'i arabaya bindirdiler. Baran göründüğünden daha da güçlüydü ve askerliğe yarın teslim olacaktı bu yüzden böyle bir olaya karışıp ceza alamazdı.

"Bırakın beni!"

Azad Baran'ı ellerinden aldı ve "sus artık Baran devlete teslim ettik. Allah büyüktür tabi ki cezasını alacak o da. Hem babam peşinden gelin dedi. Daha annem sana doyamadı teslim olmana çok kalmadı. Hızlı olalım."

Azad kardeşini ikna etmek yerine sürükleyerek onu burdan çıkardı. Tabi sözlerine bir karşılık verdi "tamam abi beş dakika bana ver halledicem zaten."

"Baran!"

Yasin adamı jandarmaya teslim etti birazda nüfusunu kullanıp jandarmayı adamın suçlu olduğuna ikna etti. Tüm köy doğru sözlülügünü bildiğinden bir şey demedi. O çevredeki adamlara sormak içinde iki asker etini yolladı.

Esma'yı Ali ağa konağa getirdi.

Yüzleşmek için.

Keyifli okumalar 🤍

Umarım beğenirsiniz.

Yorum ve oy yapmanız dileğiyle.

Köy Aşkı 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin