Hastane kapısının önünde dikilirken derin bir nefes alıp duvarları incelemeye başladım. Tam geri dönmeyi düşünüyordum Leon elimi sıktı. "Asena kendini germeni gerektirecek bir şey yok. Sakin ol."
Başımı yavaşça iki yana salladım. "Gerilmiyorum. Nefret ediyorum." Kaşları çatıldı.
"Şöyle şeyler söyleme. Vuruyorum kapıya." Konuşmama izin vermeden kapıyı tıklatmıştı bile. İçeriden Sude'nin yorgun sesi duyuldu. "Gelebilirsiniz."
Leon kapının kolunu indirdi ve gülümseyerek içeri girdi. Olayın üzerinden üç hafta geçmişti ve Sude'nin yanına ilk kez geliyordum. Derin bir nefes çektim içime ve odaya girdim. Sude Leon'a gülümsedi.
"Hoş geldiniz baş komiserim."
"Hoş buldum." Bakışları kapıdan içeri giren bana döndü. Gülümsemesi değişmezken aynı yorgun sesi ile konuştu. "Sizde hoş geldiniz." Başımı aşağı yukarı sallarken Leon'un yanına geçtim.
"Geçmiş olsun." Kısık sesime teşekkür etti. "Otursanıza. Demir çay içmeye inmişti. Gelir şimdi."
Demir'in adı ile kasıldığımı hissederken ikili koltuğa oturdum. Kapı açılana kadar hiç kimse konuşmamıştı. Geleni tabiki biliyorduk.
Başımı dikleştirip ifadesiz bakışlarımı Demir'e çevirdim. Çünkü Leon haklıydı. Sude'ye zarar veren ben değildim. Görmesini isteyende. Demir'in de bana ifadesizce baktığını gördüğümde Leon'un bir kez daha haklı olduğunu fark ettim.
Öfkeli halinden pişmandı. Ama galiba sevdiği kadın bu yatakta yatmaya devam ettikçede bana nötr yaklaşacaktı. Pekala bu bana uyardı. Bir bakımdan da haklıydı ne olursa olsun.
Leon ayağa kalktığında Demir elinde ki karton bardağı kenarda ki masaya koyup Leon'a sıkıca sarıldı. Ben de kısa bir süre düşündükten sonra derin bir nefes verip oturduğum yerden kalktım. Leon geri çekildiğinde kaşlarımı kaldırarak Demir'e baktım.
En sonunda hafifçe gülümseyip bir adım attığında bende ona yaklaşıp sarıldım. Sırtını sıvazlayıp geri çekildiğimde Leon'un bakışları ile karşılaştım. Gülümsüyordu. Gözlerinin içine kadar. Başımı sorgularcasına iki yana salladığım da omuz silkti ve yerine geri oturdu.
Ben de yavaşça yanına geçtim. Bir süre Sude'nin durumu hakkında konuşmuştuk. Biraz da havadan sudan. Ve iş konusunu açmam ile Leon gözlerini devirip gitme saatinin geldiğini söylemişti. Onun kalkması ile ben de kalkarken çatık kaşlarım ile yüzüne baktım.
"İş hayatımızın bir parçası. Artık kabullen." Kaşlarını kaldırıp bana bakarken aynı zamandan belimden ittirip odadan çıkarıyordu. "Ama hayatımız değil. Sen de bunu kabullen." Gözlerimi devirdim ve adımları biraz hızlandırıp önden çıktım.
Odadan çıktığımız da tekrar yanıma yetişti. "Akşam müsait misin?" Sorusuna başımı olumlu sallayarak cevap verdim. "Sahile gidelim mi?"
"Olur. Lucifer'da gelebilir mi? Bayadır onunla dışarı çıkmıyorum."
"Gelsin tabiki. Asya'm da gelir." Ona dönüp kısa bir gülüş attım. Göz kırpması sonucu ise başımı tekrar önüme çevirdim.
•
Üstümde ki ceketin fermuarını hafifçe kapattım. Lucifer'ın tasmasını da son kez kontrol ettikten sonra evden çıktım.
Kapının önünde gördüğüm araba ile Leon'un geldiğini fark etmiş oldum. Yavaş yavaş ilerledikten sonra önce arka kapıyı açtım. Bakışları bana döndü ve gülümsedi. Luci'yi Asya'nın yanına bindirdikten sonra ben de ön koltuğa, yerime geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asena | Maviler
Fiksi RemajaElinde ki silahı kaldırıp namlusu ile saçımdan dökülen tutamları zarifçe yüzümden çekip kulağımın arkasına gönderdi. Namlu şakağımdan başlayıp yine aynı zariflik ile çeneme indi. Leon Rose o kadar mükemmeldi ki bu can alan silah ile bile zarifliğin...