Bölüm 13: Tavşanın minik 'Havucu'

28 5 65
                                    

Yazardan

Alper Helinin uyumasını beklerken bir yandanda kardeşini düşünüyordu. Turuncusunu Carlın iyi olacağına dair ikna etmeye çalışsada kendisi bile içten içe bu yalana inanmıyordu.  Duvara yaslanmış Turuncuyu izliyordu. Çocuk gibiydi, her şeye ağlıyordu, duygusaldı. Her küçük şeye kalbi kırılıyor, hemen küsü veriyordu.

Çok inatçıydı, onu ikna etmek çok zordu. Demin söylediği küçük yalan sayesinde nihayet Turuncu uyumuştu.

Alper sürekli yalan söyleyen biri değildi, sadece onları düşündüğünden bazen yalan söylerdi. Zira insanlarda bunu anlamazdı, mesela uyandığında Turuncuya hemen "Carlın daha yarına çıkacağını bilemiyoruz" derse ne olurdu?

Zaten yinede Turuncu öğrenmişti, ama bir şekilde yatıştırmayı başarmıştı.

Ne kadar zor olsa da...

Yaklaşıp Turuncunun üzerine eğildi, uyuduğundan emin oldu. Ateşini kontrol etti, biraz vardı sanki. Ama en kısa zamanda iyileşecekti. Yüzünü izlediğinde bakışları bir an için dudaklarına kaydı. Turuncunu öptüğü sabahı hatırlayınca istemsizce gülümsedi. Eğer Carl girmeseydi ne diyecekti Turuncuya?

Muhtemelen konuyu değişecekti...

Böyle bakılınca aslında Carl kurtarıcısı olmuştu. Günün sonunda hastanede uyuduğunu kim bile bilirdi ki...

Doğrulup yavaşça odadan çıkıp kapıyı kapattı. Salona geçtiğinde ablasının şöminenin önünde oturup kahve içtiğini gördü.

Yine uyumadığını belli etmemek için yapıyordu...

Alper yaklaşıp koluna dokunduğunda başını çevirip ona baktı. Alper yanına oturup "Carlın durumu ciddileşmiş, abla" demesiyle Meralin gözleri dolmuştu. Alper ciddi halinden taviz vermemeye çalışarak devam etti. "Bünyesi çok zayıfmış, 4 kurşunu kaldıramaya bilirmiş. Birde sağ kolu biraz kötüymüş işte,"

Meral onun boynuna sarılıp ağlamaya başladı. "N-ne yapıcaz, ablacım? Onu da k-kaybedemeyiz..." diye mırıldandığında Alper saçlarını okşayıp öptü. "Bilmiyorum, gerçekten hiç bir şey bilmiyorum..." deyip birden ayrılıp yüzüne baktı.

"Hastaneye gidelim mi? Hem durumu öğrenelim, hem yanında olalım. Belki görmeye izin verirler," Meral başını salladığında ikiside ayaklandılar. Alper "Git hazırlan, bana haber ver" deyip salondan çıktı. Onur onu görüp "Patron," diye seslenince arkasını döndü.

"Kaya tüm işleri halletti. Bana sizi bulup iletmemi söyledi," deyince Alper ciddileşti. "Dinliyorum," dediğinde Onur söze başladı. "Öncelikle Carlı vuran kişileri Hakan göndermiş ki bunu zaten biliyorduk. Kaçmasına izin verdiğimiz yarı yaralı kişiyse, bizi onların kumarhanesine götürdü. Etrafına adamlarımızı yerleştirdik, elimizden kaçamazlar," dudağının kenarı yavaşça kıvrıldı.

"Esir aldığınız kişi?" Diye sorunca Onur "Onuda konuşturmayı başardık, efendim. Helin hanım için gelmişler," Alper kaşlarını çatınca "Kızı olduğunu mu hatırlamış şerefsiz?" Diye sesini yükselttiğinde Onur "Bilmiyorum, efendim. Sanırım şu evlilik işi içinmiş, adam milyarderin tekiymiş, yakayı bırakmak istemiyorlarmı-"

"Hiç kimse onu elimden alamaz! Anladınız mı? Hiç kimse!" Diye yükselip karşı çıkınca Onur hızla başını salladı "Merak etmeyin efendim, eğer böyle bir şey olursa karşılarında ilk bizi bulurlar,"

Alper gülümsedi, kiminle adımladığını çok iyi biliyordu...

"Tamam, koçum. Çiğdem nerde? Çağır onu, ayrıca Ben hastaneye gidiyorum, Heline iyi bakın. Her an kriz falan geçire bilir, unutmayın"
"Çiğdem Kayaylaydı sanırım. Merak etmeyin efendim, Helin hanıma gözümüz gibi bakarız,"

~İntikam Acıdan Doğar~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin