"Bitti mi?" Diye salondan Çiğdeme seslendiğimde "Evet!" Diye yanıtladı. Gülümsedim ve diğerlerine seslendim. "Kahvaltı hazır, hadi gelin" her kes tek tek masaya oturduğunda bir kişinin eksik olduğunu farketmemle bakışlarımı etrafta gezindirdim. Çiğdem içeri girince oda farketmiş olacak ki "Kaya uyanmadı mı hala?" Diye sordu. Olumsuz anlamda başımı sallayınca "Tamam, ben uyandırayım siz başlayın" dedi ve gitti.
Bir süre sonra içeriye uykulu ve küçük çocuklar gibi itiraz eden Kaya ve söylenerek kolundan çekiştiren Çiğdem girdi.
"Ya istemiyorum kızım ne bu inat... bir bırakmadın ki uyuyayım!"
"Olmaz dedim, gel yemeğimizi yiyelim. Sonra istersen uyursun işte!"
"Başımın belasısın..."Çiğdem duraksadı "Ben mi belayım? Senin iyiliğini düşünürken bela mı oluyorum?" Deyip Kayanın gözlerine bakarken Kaya alnını ovdu. "Yok, bitanem... tabi ki yani öyle demek istemedim... sen kim bela kim değil mi?"
Yanımda oturan Onur burnunu çekti ve kulağıma doğru "Bende neden bundan yok?" Diye fısıldayınca kıkırdadım. Çiğdemin "Yiaaaa...." deyip gülümsemesiyle bir kere daha Onurun "Ayrıca bende bundan da yok," diye sitem etmesiyle güldüm.
"E bulursun birisin artık sende, bekar kalmak yakışmaz dimi?" Başını salladı. "Yengeciğimmm.... bana birini ayarlasanaaa" diye uzatarak söylemesine Alper "Yemeğini ye, Turuncu" uyarınca Onur sırıttı. "Sevgilin kızdı,"
😁
Yemeğimizi bitirmiştik. Her kes kendi işlerini hallettiğinde dc oynayacaktık. Sıcak bir duşun ardından giyindim ve saçlarımı taramaya başlamıştım ki kapı çaldı. "Gel," diye seslendiğimde içeri Carl girdi, ona kocaman gülümsedim. "Merhaba, Carlcığım" dememle gözlerinin parladığını farkettim. "E ne bu sevinç ne oldu?" Dememle arkada birleştirdiği kolunu öne doğru uzattı.
Hiç beklemediğim bir anda sol kolunu uzatıp saçlarıma dokunmasıyla gözlerim büyüdü ve ufak çaplı bir şokla yüzüne öylece baktım. "Sen..." dediğimde gülüşü büyüdü ve ağırca birazda haraket ettirip elimi tutunca hızla ayağa kalktım. "İnanamıyorum gerçekten miiiiii!" Diye sevinçle bağırdığımda gülüşü tarif edilemezdi. "Evetttt!!! Havuç bak kolum iyileşti sonunda!"
Hızla kollarımla sarmalayıp kendime çektim. "Bu çok çok çok iyi bir haberrr!" Dediğimde burnunu çektiğinde kaşlarımı çattım ve ayrılıp yüzüne baktım. Gözleri dolmuştu ve yanakları hafif ıslanmıştı. "Carl?" Dediğimde bir daha sarıldı ve ağlamaya başladı.
Ah, Duygusal Prensim...
"Tamam, Carl ağlama geçti. Her şey iyi artık..." dediğimde bir kere daha burnunu çekti. "Ç-çok mutluyum... bu çok kötüydü biliyor musun... artık kolumu d-daha çok seviyorum..." bu sözüyle gözlerim doldu. "Hadi gel, abine söyledin mi ve ya ablana hadi gidip sevindirelim ha?" Deyip geri çektim ve elimi yüzünde gezdirip gözyaşlarını sildim. "İlk sana söyledim, yani yaşıdımsın ya" gülümseyip başımı salladım. Dışarı çıktık.
"Heyy ev halkı çabuk buraya bakınnn!" Diye seslenmemle her kes bir taraftan ortaya çıkmaya başladı. "Size müthiş bir haberim varrrr! Carlın kolu çalışıyor!" Diye sevinçle bağırdığımda Carl sadece gülümsemişti. Her kes sevinç nidaları içinde Carla sarılıp kutlarken kenarda duran yeni misafirimizi gördüm.
Dikkatlice ve bir o kadarda çekingen bir tavırla Carlı izliyordu. Carla baktığımda güldüğünü gördüm. Her kes çekildiğinde Hera Carla yaklaştı. "How is your arm? Is it get well?" Carl başını sallayınca "I'm fine... don't worry" diye mırıldandı.
Şu an hiç istemediğim kadar ingilizce bilmek istiyordum...
Kız uzaklaşıp salona girince Carla döndüm. "Bakıyorumda işine yaramış küçük bey," diye ima verdiğimde istemsizce "What..." diye mırıldandı ve hemen farkına varıp "E yani şey ne demek istedin?" Diye düzeltti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~İntikam Acıdan Doğar~
Short StoryAnnesinin ve ablasının intikam ateşi ile yanan Alper Sancak uzun yıllar sonra aniden ortaya çıkar... Düşmanın kızıyla yaptığı anlaşmayla intikamları uğruna yoğun bir savaşa başlarlar...