Bölüm 8

32 1 0
                                    

Selaammm! Nasılsınız? 

Umarım hepiniz iyisinizdir. 

Bölüme başlamadan önce oy verip satır aralarına yorum yaparsanız çok sevinirim.

---

"Vatan için can veren bütün şehitlerimizin anısına. Saygı ve minnetle anıyoruz..."

---


"Yaa, baba!" Babasının tepesine tırmanmaya çalıştı küçük kız. Yukarıdan topladığı saçlarından bir kaç tel tokadan çıkmıştı. Babası ise gülerek elindeki oyuncak bebeği daha da yukarı kaldırdı. "Baba, bebeğimi versene!" Kızın mızmızlanan sesi odada yankılandı. 

"Sana ben böyle mi öğrettim bakayım?" Kız dudaklarını büzdü. Ardından ayağını kaldırıp yere vurdu. "Asker! Bebeğimi geri istiyorum!" Diye bağırdı evin içinde. Babası bu sefer sakince bebeği kızına uzattı. "Emredersiniz, komutanım." Küçük kız sevinçle bebeğini geri aldığında sakince çıkıp babasının dizine oturdu. 

"Gene dün mü gideceksiniz annemle baba?" Daha zaman kavramlarını doğru bilecek kadar büyük değildi küçük kız. Beş yaşındaydı henüz. Babası kızının tıpkı eşi gibi olan Kızıl saçlarını okşadı, alnına sevgi dolu bir öpücük kondurdu. "Ne zaman ararlarsa o zaman gideceğiz, kızılcığım." Küçük kız bu habere üzülmüştü. 

Babası ve annesi, asker oldukları için görevlerinden dolayı çok uzun sürelerce evde olmuyordu ve küçük kız onları çok özlüyordu. Geldiklerinde ise sabahına, daha anne babasına doyamadan gidiyorlardı geri. 

Küçük kız bir süre sessizce babasının kucağında oturdu, elleriyle bebeğinin saçlarını düzeltti. Sonra, gözlerini babasına kaldırdı ve dudaklarını büzerek sordu, "Peki gene uzun sürecek mi?"

Babası derin bir nefes alarak kızının yüzüne baktı. Gözlerindeki masumiyet onu her defasında içten içe sarsıyordu. Elini nazikçe kızının yanağına koydu. "Bilmiyorum kızım... ama seni her zaman düşüneceğiz biz, söz."

Küçük kız bir an sessiz kaldı, sonra gözlerini yeniden yere indirdi. Küçük elleriyle babasının üniformasının cebine dokundu. "Peki, benim resmimi yanına alacak mısın gene?" diye sordu hafifçe çekinerek.

Babası gülümsedi. Cebinden katlanmış, kenarları biraz yıpranmış bir kağıt parçası çıkardı. Küçük kızın elinden çiziktirilmiş bir resim; yanında küçük bir kız ve devasa bir asker, diğer yanında diğeri kadar büyük olmayan bir kadın asker vardı. "Bunu her zaman yanımda taşıyorum, biliyorsun," dedi babası. Kızın gözlerinde bir nebze rahatlama belirirken, babasının cebine yeniden dikkatlice resme dokundu.

"Ben büyüyünce sizinle geleceğim, baba," dedi kararlı bir sesle. "Ben de asker olacağım, o zaman hep birlikte oluruz. Bir daha da ayrılmayız."

Babası içtenlikle güldü, ancak bu kez sesine hüzün karışmıştı. "Belki bir gün, kızım, ne meslek yaparsan yap hakkıyla yap, kim olduğunu, kimin soyundan geldiğini unutma. Seni ezmelerine asla izin verme," dedi. Küçük kız, yüzünde sevimli bir ifade ile başını salladı babasına. "Ama şimdilik annenle ben yokken sen burada kalıp Nurbanu ablanla uslu uslu durmalısın. Söz ver bana, tamam mı?"

Küçük kız kafasını salladı ama içindeki burukluğu saklayamıyordu. Babasına daha sıkı sarıldı. "Tamam baba, ama çabuk dön olur mu?"

YÜREK SEVDA (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now