Selaammm! Nasılsınız?
Umarım hepiniz çok iyisinizdir.
Bölüme başlamadan önce oy verip satır aralarına yorum yaparsanız çok sevinirim.
---
"Vatan için can veren bütün şehitlerin anısına. Saygı ve minnetle anıyoruz..."
---
Aile... Ne kadar derin, ne kadar anlamlı bir kelimeydi. Herkes için farklı bir anlam taşısa da, özünde hep aynı şeyi ifade ederdi: Bağlılık, güven, sevgi. Ama bu bağları tanımlamak, kağıda dökmek zor değil miydi? Kelimeler bazen kifayetsiz kalırdı.
Bir çocuğun anne babasına duyduğu saf sevgi, kardeşler arasındaki kopmaz bağ, zor günlerde sırtını dayayabileceğin insanlar... Bunu bir tanıma sığdırabilir miydik gerçekten?
Mesleğime gelince, bu soruyu da çok sık duydum: "Neden bu meslek?" Çoğu insan anlam veremedi. Onlara göre daha sakin, daha az tehlikeli bir meslek seçmek varken, neden kendini böylesine zorlu bir hayata adamıştın? İlk başta bu sorular canımı sıkardı.
Ama zamanla bu mesleğin bende bıraktığı izlerin, bana kazandırdığı değerlerin farkına vardıkça, cevap bulmak daha kolaylaştı. Şerefli, onurlu bir meslekti askerlik. Hayatını bir ideale, bir vatana adamak kolay bir seçim değildi ama bu seçim, insanı bambaşka bir yere taşıyordu.
Bağımlı bir insan değildim. Ne bir kitaba, ne bir nesneye, ne de bir alışkanlığa. Oysa hayatımda öyle şeyler vardı ki, onlara kalbimle bağlıydım. Bağlılıktan öte, adanmışlıkla. Vatanım, ailem ve dostlarım...
Bunlar benim için sadece kavramlar değildi. Onlar benim kimliğimdi, yaşamımın anlamıydı.
Vatanıma duyduğum sevgi, içimdeki en derin bağdı.
Ailem, beni ben yapan, köklerimi derinleştiren bir parçamdı.
Ve dostlarım... Hayatın tüm zorluklarında yanımda olan, savaş alanında sırtımı yaslayabildiğim insanlar.
İşte bu yüzden askerlik... Çünkü aile sadece kan bağıyla olmazdı. Aile, omuz omuza mücadele edenlerin, aynı yolda yürüyenlerin oluşturduğu güçlü bir bağdı. Aile, dostluktu, vatandı.
Bir keresinde bir cümle ile karşılaşmıştım. Ailesine bağlı olan, vatanına da bağlı olur yazıyordu. Bu sözün üzerinde saatlerce, günlerce hatta haftalarca düşündüm.
Sonra kendi kendime, belki de ben bu yüzden bu kadar bağlıyımdır vatanıma, aileme ve dostlarıma?
On iki yaşında, ailemi kaybettiğimde çok ağladım. Sonra toparlandım, ayağa kalktım ve elime al bayrağı alıp, daha dakikalar önce ailemin bedenlerinin yanına çöküp ağlayan ben değilmişim gibi o al bayrağı gururla penceremizin önüne astım.
On iki yaşında olmama rağmen, ailemin uğruna şehit düştüğü vatan sevgim acımı hafifletti. Bayrağın iplerini bağladıktan sonra dudaklarımdan sadece birkaç kelime dökülmüştü. "Vatan sağ olsun, Türk Milleti var olsun."
O an, içimdeki çocuğun hıçkırıklarıyla vatan sevgisinin gücü bir savaşa tutuşmuştu. On iki yaşımdaydım, ama o yaşın getirmesi gereken masumiyet ve çocukluk benden çoktan alınmıştı. Ailemi kaybettiğim o gün, bir yanım sonsuza dek çocuk kalırken, diğer yanım aniden büyümüştü.
Bayrağı elime aldığımda gözlerim hâlâ ıslaktı, ama içimde bir ateş yanıyordu. O bayrak, ailemin hayatları pahasına savunduğu şeydi. Ağlayarak çöktüğüm yerden kalkıp dimdik durmam gerektiğini biliyordum. Elim titreyerek de olsa bayrağı penceremizin önüne astım, ve o kırmızı bayrak, kanlarını döktükleri bu toprakların üstünde dalgalandı.
YOU ARE READING
YÜREK SEVDA (DÜZENLENİYOR)
Romance"Yolun, ay yıldızlı bayrağımızla aydınlansın, kızılcığım." Son sözleriydi bunlar. Gözlerim ellerime doğru indi. Kan içindeydiler. Onların kanı... Annem ve babamın kanı... "Anne," kuru bir sesle mırıldandım. Babama döndüm. "Baba." Bu gerçek değildi...