Selamlar hepinize! Nasılsınız?
Umarım hepiniz çok iyisinizdir.
---
"Vatan için can veren tüm şehitlere. Saygı ve minnetle anıyoruz..."
---
☪☪☪
Kürşad Türkmen...
"Asel erbaşların ağzına sıçıyor." diye homurdandığımda yanımda çayını içen Senem güldü hafifçe. "Farkındayım, askerler şuan biz ne yaptık da bu komutanın eline düştük diyorlardır, eminim."
Bakışlarım onda durdu. Eskiden kızıl ama şuan siyah olan saçları beline kadar geliyordu. Bir örgü halinde toplamıştı. Yeşil asker üniforması üzerindeydi. Bordo beresi ise kafasındaydı.
"Orada yaşadıkları kolay değildi, kendisini böyle toparlamaya çalışıyor." Diyerek çıkarım yaptım. Asel, her şeyi bize anlatmıştı. Kardeşime yaptıkları için o Çakır'ı mahvedecektim.
"Zor toparlanacak." Dedi kesin bir dille Senem. "Asel güçlüdür." Dedim bende. Dudaklarının kenarı kıvrıldı yukarı. "Her asker güçlüdür Kürşad. Bizim içimizde güçlü olan taraf asker tarafımızdır, kadın tarafımız her zaman kırılmaya müsaittir. Asker tarafımızla gizleriz on. Asel, içine atsa bile zor toparlanacak."
Bu sefer tamamen ona döndüm. Kolumu aracın üzerine koydum. Senem ise aracın kaputuna oturmuştu. "Nasıl bu kadar eminsin?"
Güldü. Acı dolu bir gülüştü bu. "Aynısını yaşadım." Dediğinde boğazım bir kez daha kurudu.
Senem'in yüzündeki acı, kelimelerine karışarak daha da derinleşti. Elindeki çay bardağını yere bırakıp boşluğa bakmaya başladı. Gözleri, sanki geçmişte kaybolmuştu. Onu böyle görmek, bir şeyleri sorgulamama neden oldu.
Senem Yenilmez. Time ilk geldiğinden beri içimde farklı hisler oluşturan kadındı. Sarı saçları Asel'den biraz daha kısaydı, bel boşluğunun üç parmak yukarısına geliyordu hemen hemen. Düzdü saçları. Sürekli toplardı.
Mavi gözleri ise her zaman farklı bakardı. Abisine bakarken sevgisini gizleyemezdi. Sonsuz bir sevgiyle bakardı. Bazen bize bakarken de gözlerinde sevgi oluşuyordu. Bizi benimsemişti. Bizim gibi o da bizi aile yerine koymuştu.
Ama bir şey vardı o gözlerinde... geçmişin acısı. Geçmişinde ne yaşadı bilmiyordum ama bakışlarında hâlâ geçmişin acısını görebiliyordum.
Senem, cevabını bulamadığım bilmece gibiydi.
"Ben daha gençtim ondan. On sekiz yaşındaydım. Doğum günümdü." Diyerek konuşmamı beklemeden anlatmaya devam etti. Sonra yutkundu. "Eğer sana acı veriyorsa anlatmak zorunda değilsin. Acı çekmeni istemiyorum."
Bana döndü mavileri. Parlıyorlardı. Anlık bir cesaretle uzanıp beresinin altından çıkan sarı tutamlarını kulağının arkasına iterek alnından uzaklaştırdım.
Senem, başımı kaldırıp ona baktığımda gözlerimin içine sabitlendi. Mavi gözlerindeki parıltı, içimde bir şeyleri harekete geçirdi; hem çekim hem de bir tür kırılganlık. O an, karşımda gördüğüm sadece bir asker değil, savaşın izlerini taşıyan bir kadındı. Ve bu savaş, yalnızca silahlarla değil, duygularla da yapılmıştı.
Bakışlarım boynundaki yaraya takıldı. Bir kez daha.
"Çok güzelsin."
☪☪☪
YOU ARE READING
YÜREK SEVDA (DÜZENLENİYOR)
Romance"Yolun, ay yıldızlı bayrağımızla aydınlansın, kızılcığım." Son sözleriydi bunlar. Gözlerim ellerime doğru indi. Kan içindeydiler. Onların kanı... Annem ve babamın kanı... "Anne," kuru bir sesle mırıldandım. Babama döndüm. "Baba." Bu gerçek değildi...