ben demiştim

185 7 0
                                    

"Sakın bana oy vermeyin ben vampir değilim duyuyor musunuz?"

O kadar çaresiz görünüyordu ki gülmek istiyordum, bir yandan da üzülüyordum. Herkese sesleniyordu ama özellikle yanında oturan Çağrı'nın omuzlarından tutmuş onu sarsıyor, kendisine oy vermemesi için neredeyse yalvarıyordu. Kerim ne zaman köylü olsa çok şüpheli davranıp onun vampir olduğunu düşünmemizi sağlardı. 'Bu sefer gerçekten vampir, kaçıramayız' düşüncesiyle ona oy verdiğimizde ise köylü çıkardı. Kırk yılda bir de olsa vampirlik denk geldiği için, ne olur ne olmaz diye her türlü oyumuzu ona verirdik. Özellikle Eylül onu daha da sinir etmek istediği için vampir olduğunu düşünmese bile oyunu ondan yana kullanırdı.

"Kerim'in vampir olduğunu düşünenler?"

Soruma karşılık masadaki herkes elini kaldırdığında Kerim, hızla ayağa kalkıp az önce oturuyor olduğu tahta sıranın üstüne çıktı. Eylül'e döndüğümde içinde tutmaya çalıştığı gülme dürtüsüyle Kerim'in ne yapmaya çalıştığına bakıyordu.

"Lan vampir değilim diyorum, artık ebenizin amı ya ağlayacağım. Eylül sana da yazıklar olsun."

Sesi cümlenin sonlarına doğru gittikçe kısılırken çok önemli bir savaşı kaybetmişçesine başını ellerinin arasına alıp çaresizce beklemeye başladı. Sanırım bu bekleyişi belki birileri ona oy vermekten vazgeçer diyeydi. Ama kimse vazgeçmemişti.

"Kerim, öldün üzgünüm."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Sonra bariz belli olan oylamanın sonucunu söylediğimde o da sıraya geri oturdu. Elini attığı cebinden çıkan buruşmuş küçük kağıdı açıp masanın üstüne fırlattı. Kağıt Zeki'nin önüne yuvarlandığında eline alıp kontrol etti.

"Oğlum harbiden köylüymüş lan."

Hep beraber kahkaha attığımızda gariban köylü çoktan kapıya doğru dönmüş, sınıftan çıkmak için adımlıyordu. Çağrı da onun formasının ucundan tutup gitmesini engellemeye çalışıyordu. Kerim formasını hızla çektiğinde tutunacak yeri kalmayan Çağrı, önündeki sırayla beraber yere düşerken Kerim koşmaya başladı.

"Senin ben am-"

Küfür edecekken kendini son anda durdurmuş, düştüğü yerde doğrulmaya çalışıyordu. Bu anı kaçıramazdım, cebimden hızlıca telefonumu çıkarıp fotoğrafını çektim. Telefonu masanın üstüne bırakırken Çağrı'nın bakışlarını gördüğümde olay daha da komikleşmişti benim için.

"Deniz sen de mi yavrum?"

Başını hayal kırıklığına uğramışçasına sallarken ayağa kalkıp ellerini birbirine çarparak tozları attı. O üstünü silkelerken ben de kapının kenarından içeri bakan Kerim'in kafasını gördüğümde buraya gelmesi için işaret ettim. Çektiğim fotoğrafı, Çağrı'ya fark ettirmeden ona gösterdiğimde sessizce güldü.

Birkaç sefer daha vampir köylü oynadıktan sonra çalan zille öğle arasının sonuna geldiğimizi fark etmiştik. Yere düşürdüğümüz kağıt parçalarını topladıktan sonra birleştirdiğimiz sıralarımızı ayırıp sınıfı eski hâline getirdik. Sınıfta bizden başka kimse yoktu. Biz dediğim de bizim dörtlü, Zeki, Batuhan ve Ece. Genelde böyle oyunlar oynayacağımız zaman kalabalık olmak adına üçünü çağırıp eğlenirdik. Şu an sadece yedi kişi olmamızın sebebi ise bahar şenliği dolayısıyla herkesin bahçede olmasıydı.

Bu seneyi bitirmek üzere olduğumuz için okulumuz bir bahar şenliği düzenlemişti, bu yüzden sabahtan beri ders de işlememiştik. Kısacası boş da olsa eğlenceli bir gün geçiriyorduk.

sadece arkadaşız | yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin