putperest

313 13 1
                                    

Grupta konuştuğumuz gibi geçen yarım saatin ardından hazırlanmış, aşağı iniyordum. Çağrı geldiğine dair mesaj atmış, beni beklediğini söylemişti. Apartmanın kapısını kapattıktan sonra her zaman yaptığı gibi arabaya yaslanarak beni bekleyen Çağrı'ya doğru hızlandırdım adımlarımı. Kollarımı boynuna dolarken o da kollarını belime sarmıştı.

Daha sonra arabaya binip Kerimlerin evine gitmek üzere yola koyulduk. Zaten evlerimiz arasında pek bir mesafe olmadığı için yaklaşık on dakikada varmıştık. Çok tatlı bir bahçeleri vardı ve ev onlara aitti. Müstakil olduğu için de ne zaman gitsek istediğimiz kadar ses yapabiliyorduk, rahatsız olacak kimse yoktu ne de olsa.

Bahçedeki ışıkların aydınlatması sayesinde hamakta Eylül'le Kerim'in beraber sallandığını görüce Çağrı'ya dönüp onları işaret ettim. 'Ulan siz var ya.' dercesine başını salladığında bahçe kapısını açıp içeri girdik. Geldiğimizi fark ettiklerinde hâlâ gizli işler çeviriyorlarmışçasına hızla hamaktan kalkıp yanımıza geldiler.

"Hoş geldiniz can dostlarım." dedi Kerim neşeli bir tonda.

Çağrı'yla klasik erkek selâmlaşmasının ardından kafalarını tokuştururken ben de Eylül'e sarılıyordum. Kerim'le de hızlıca sarılıp geri çekildikten sonra üstünün abur cuburlarla dolu olduğunu fark ettiğim masaya yönlendirdi bizi. Masanın üstünde kutu oyunları da vardı, anlaşılan bu gece gerçekten eğlenceli geçecek gibi duruyordu.

Çantamı hamağa fırlatıp daha oturmadan ağzıma bir cips atarken Eylül'ün güldüğünü gördüm.

"Ne oldu ya?"

"Bir şey yok canım, afiyet olsun."

Sonunda hepimiz masaya yerleştiğimizde atıştırmalıklardan birer birer alırken sohbete koyulduk. Önce biraz Kerim ve Eylül'ün sevgili olduklarını bize belli etmemek için bunca zaman ne badireler atlattıklarını dinlemekle başladık. Anlattıklarına göre gezideyken çok zorlanmamışlardı. Mesela daha gidiş yolunda otobüsteyken Çağrı'nın yanına gittiğimde on dakika geçmesine rağmen geri gelmediğim için Kerim "On dakikada gelmediyse daha da hiç gelmez." düşüncesiyle hemen Eylül'ün yanına yerleşip keyifli bir yolculuk geçirdiğini söylemişti.

Ne yalan söyleyeyim buna verecek bir cevabım yoktu. Çünkü ben de o yolculuğun geri kalanını Çağrı'nın omzunda keyifli bir uyku ile geçirmiştim.

"Tamam ya biz ünlü müyüz de nasıl sevgili olduğumuzu falan anlatıyoruz, yeter bu maskaralığımız. Tabu oynayalım."

Kerim'in teklifiyle dağıttığımız masadaki bardak ve tabakları toparlayıp mutfağa koyduktan sonra bahçeye geri döndük. Her ne kadar Çağrı ve Kerim "sevgililer" olarak yarışmamız konusunda ısrar etseler de Eylül ve ben o ikisinin bir takım, bizim de bir takım olmamızın daha iyi olacağına karar verdik. Tabii ki onlar itiraz da etmediler.

Önce biz başlayacaktık, Eylül benim anlatmamı istediği için oturduğum sandalyeden kalkıp onun karşısına geçerken kırmızı kartları elime aldım. Bu sırada da Çağrı kum saatini, yanımda oturan Kerim ise yasak kelimelerden birini söyleme ihtimalime karşılık tabu oyuncağını eline almıştı.

Süre başladığında kartı çevirip nasıl anlatacağımı düşünmeye koyuldum.

"Hani araçlar var ya araba, otobüs falan filan. Heh say şimdi onları." dedim bir çırpıda.

Anlatacağım kelime kanyondu. Kanyon da kamyona benzediği için buradan anlatmaya karar vermiştim. Zaman baskısı altında aklıma başka bir şey gelmiyordu, kendimi salak gibi hissetmemek için de acele etmeye çalışıyordum.

sadece arkadaşız | yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin