Küçük çocuk merdiven demirlerine tutanarak yavaş yavaş aşağıya indi. Mutfaktan güzel tatlı bir koku geliyodu bu yüzden uyandığı gibi yatağından kalkıp aşağıya inmişti.
Minik adımları mutfağa yaklaşıp kapının pervazına tutundu. Mutfaktaki arkası dönük kadını görünce kafasını yana eğdi.
Kadının boyu kısaydı ama beline kadar uzanan simsiyah saçları vardı. Kadın fırından çıkarttığı kurabiyeleri masaya koyarken küçük konuşmak için dudaklarını araladı."An-" Ne diyeceğini unutmuş gibi durdu. Yutkundu, boğazı düğümlenmişti sanki. Mutfakta onun için kurabiye hazırlayan kadına nasıl seslenmesi gerekiyordu?Kadın onun sesini duyunca küçük çocuğa döndü ve kocaman gülümsedi.
Küçük çocuk onun sadece gülümsemesini görebilmişti. Yüzünün üst kısmı bulanıktı hatırlamıyordu. Gözlerini, kaşlarını, burnunu, nasıl biri olduğunu hiçbirini hatırlamıyordu. Kadının dudakları oynadı ve konuştu ama ne dediğini duymamıştı. Sanki kulaklarında büyük bir baskı vardı.
Doğru onun sesini de hatırlıyordu..
~
Korkuyla gözlerimi açıp yatakta doğruldum. Nefes nefeseydim ama aldığım nefesler yetmiyormuş gibi hissediyordum. Boğuluyordum. Battaniyeyi üstümden atıp sendeleyerek yataktan kalktım ve balkonun kapısını açıp kendimi balkona attım.
Soğuk hava bedenime çarparken kendimi yere bıraktım. Aldığım nefesler buhar olup kayboluyordu.
Annem. Onu çok özlediğim arada böyle rüyalar görüyordum ama ona ait hiçbir şeyi hatırlayamamak beni deli ediyordu. Elimi saçlarıma atıp çekiştirdim. Salak. Hangi çocuk annesinin yüzünü unuturdu ki aptal. APTAL!
Soğuk havanın beynimi uyuşturmasını diledim, çünkü bunu ben farklı şekilde yapmak istemiyordum. Odanın kapısı bir hışımla açıldı ve içeriye Uğur girdi.
Yatağımda değil de balkonun yüzünde yattığımı görünce kaşlarını çattı. "Niye ordasın mal hava buz gibi!"
Yavaşça yerden kalktım "Biliyoruz heralde. Noldu?"
"İnsan arkadaşına günaydın demeye gelemez mi ya?"
Sırıtıp dolaptan bir tişört aldım "Sadede gel"
"Kahvaltı hazır aşağıya hadi. Bir de siparişler var onları halledicez"
Tişörtü giydim ve Uğur'la birlikte aşağıya indim mutfaktan bir kız sesi geliyordu. Ulan eve kız mı atmıştı bunlar?
"Özgür yerim ederim bunu kafana geçiririm ha" bu İremin sesiydi.
"Bak sen cidden manyaksın buraya yazıyorum"
"Ben göstercem sana manyağı düzgün karıştırsana olum yumurtayı"
Güldüm ve mutfak kapısının pervazına yaslanıp onları izlemeye başladım. İrem elindeki koca tavayı tehditkar bir şekilde sallayarak Özgür'e tutuyordu. Özgürse çarptığı yumurtayı etrafa sıçratmamak için yavaş yavaş karıştırıyordu. Asla beceremezdi yemek yapmayı.