Acıyla inleyip gözlerimi araladım ve bembeyaz tavana baktım. Kafama sağlam vurmuştu pezevenk. Elimi yatağa koyup doğruldum ve sol elimi çekmeye çalıştığımda metalin demire çakma sesi gelmişti.
Kaşlarımı çattıp sol bileğimdeki kelepçeye baktım. Sapik herif beni yatağa bağlamıştı. Offlayıp kafamı geriye attım ve derin bir nefes aldım.
"YÜKSEL!"
Birkaç saniye sonra odanın kapısı açılmıştı. "Uyandın mı aşkım?"
"Oğlum bak senin o ağzını yırtarım! Çöz lan beni fantezin mi var pezevenk!"
Yüzündeki piç sırıtışı daha da büyümüştü. "Aa öyle deme ama sen sert seversin bilmiyoruz sanki"
Göz devirip sabır dilendim. "Mal mısın lan sen beni kaçırınca ne değişecek birden her şeyi unutup havada kelebekler uçuşup sana aşık mı olucam?"
Güldü ve ayak ucuma uzandı. "Ben öyle planlamamıştım ama bak bu da güzel planmış" elini ayak bileğime koyup okşadı. Ayağımı sertçe çekmeye çalıştım ama sert tutuyordu. "Hiç düşündün mü acaba bu adam niye köpek gibi peşimden koşup ağzımın içine bakıyor diye?"
Göz devirdim. "Düşünmedim gerizekalı. Senin hakkındaki hiçbir şey beni ilgilendirmiyor çünkü."
Bileğimi iyice sıkmıştı. "Ama o rus piçi ilgini çekiyor dimi. Bende olmayan ne var onda?"
Gözlerimi kısıp ona baktım. Normalde ciddiye almazdım ama şuan onu sinir etmek için elimden gelen her şeyi yapardım. Derin bir nefes aldım, "Boyu daha uzun, gözleri çok güzel, vücudu baya sağlam, beni tek koluyla taşıyabiliyor, hakkındaki her şeyi biliyo- acıyor pezevenk!" Ayak bileğimi kıracak kadar sıkı tutuyordu. Derin bir nefes verip kafasını kaldırıp bana baktı.
"Aslında bunu yapmak istemiyordum" mırıldanmıştı. Kaşlarımı çattım ne demek istediğini anlamamıştım. Komidinin üstündeki suyu aldı ve bana uzattı. "İç." Yüzümü buruşturdum. "Siktir git."
Ayağımı sertçe çevirince acıyla inledim. "İç Batu. Merak etme su sadece." Her ne kadar sözüne hiç güvenmesemde bardağı alıp birkaç yudum içtim ve komidine geri koydum.
"Birlikte İtalya'ya gittiğimizde o rus piçini unutursun aşkım." Ayağa kalktı ve yanıma yaklaşıp çenemi tuttu. Kafamı çevirdim ama yinede eğilip saçlarımı öptü. "Akşama uçağımız var." Uzaklaşıp odadan çıkardığında sinirle elimi çektim ama kelepçenin bileğimi acıtması dışında bir işe yaramamıştı.
Sinirle etrafıma bakıp soktuğumun kelepçesini açacak birşey aradım ama yoktu. Saatler geçerken sıkıntıdan kafam patlayacak gibi hissediyorum ayrıca hala nasıl kurtulacağımı bulamadığım için sinirliydim.
Sinirle komidinin üstündeki bardağı alıp cama fırlattım. Cam parçalanırken bardak arka bahçeye düşmüştü. Birkaç saniye bahçeden bir Yüksek'lin sesi duyuldu. "Rahat dur Batu!"
"Siktir git!" Bağırıp göz devirdim.
Gün batmaya başlarken iç çekip elimdeki kelepçeye baktım. Eğer gerçekten açmanın bir yolunu bulamazsam zorla İtalya'ya gitme fikri beni korkutuyordu. Bilmiyorum Cihan'dan ayrı kalma fikri göğüsümde bir ağrı oluşturuyordu.
Kafamı çevirip paramparça olmuş cama baktım. Cam kırık olduğu için artık bahçeden gelen konuşma seslerini duyabiliyordum.
"Efendim uçağınız hazır sizi bekliyor."
"Güzel! Arabaları hazırlayın çabuk hadi hızlı biraz!"
Yutkunup sertçe sol elimi çektim. Bileğim artık cidden acımaya başlamıştı.
İç çekip kafamı geriye attım, gitmicem diye yerlerde sürünüp ağlayacaktım resmen.