.9.

38 5 0
                                    

Küçük çocuk elindeki oyuncak ayıyla yavaşça parmak uçlarına çıkıp tahta kapının kulpunu tuttu ve aşağıya çekti.

Kapı ufak bir gıcırtıyla açılırken minik adımlarla odaya girdi. Kapıyı kapatırken kapı gıcırtısı yüzünden yatakta uyuyan kişinin uyanmamasını diledi. Yavaşça yatağa yaklaşıp parmak uçlarına çıktı ve sıkıca yatağa tutunup kendini yukarıya çekti.

Yatağa oturdu ve uyuyan kişiye baktı. Arkası dönük olduğu için yüzünü göremiyordu. Kim olduğunu bilmiyordu sadece kabus görüp yanına geldiğini biliyordu. Arkasına dönüp yatağın ucuna kıvrıldı ama hala korkuyordu.

Yatakta olan hareketlilikle yanındaki uyuyan kişi elini çocuğun beline sardı ve kendine çekti. "Yine mi kabus gördün?"

Ses o kadar bulanıktı ki ne dediğini zar zor anlamıştı. Onaylar şekilde kafasını salladığımda saçlarının arasında bir öpücük hissetti.

~

Gözlerimi aralayıp tavana baktım. Garip hissediyordum. O kimdi? Yine annemi mi görmüştüm. Derin bir nefes verdim ve yataktan kalktım. Artık yorucu olmaya başlıyordu bu rüyalar, belkide babamın dediği gibi psikoloğa gitmeliydim.

Yataktan kalktım ve soğuk bir duşa girdim. Hava soğuk olsada umrumda değildi kafamın dağılması gerekiyordu.

Duştan çıkıp üstümü giyindim. Saçlarım kendi kendine kururdu. Merdivenlerden aşağı inerken aşağıdan garip sesler geriyordu. Ah Özgürle Uğur dalaşıyordu.
Sabah sabah niye bu durumda olduklarını sormak yerine Koray'a baktım.

"Babam paket göndericekti geldi mi?"

"Ayakkabılığın yanında."

"Tamam akşam götürürüz onu, Yüksel pezevinginin zaten beklese de olur"

Tam mutfağa gidecekken kapı çalmıştı. Kapıyı açtığımda karşımda İrem'i görünce şaşırmıştım.

"Hellooo günaydın canlarım!" Elindeki poşetlerle salona girdi. Kapıyı kapatıp arkasından salona girdim.

"Sen böyle gitgel yapıcağına direk bizde yaşasana mesela" diyerek güldüm. Elindeki poşetleri masaya bıraktı.

"Çoook güzel olurdu ama abim hepimizi vurur hayatım. Kahvaltılık birşeyler aldım evde meyve suyu var mı yaa çay içmem ben" gülerek mutfağa girdim ve 5 tane bardak ve dolaptaki portakal suyunu alıp salona geçtim. İrem çok fazla şey almıştı. 5 kişi olmamıza rağmen yarısını yiyip doymuştuk. Arkama yaslandım çok yediğim için kusacak gibi hissediyordum.

Saate baktım o kadar yavaş yemiştik ki saat 12ye geliyordu. Telefonuma gelen bildirimle telefonu cebimden çıkarttım.

+90 0551 562..;
Nerdemiş benim sevimli uyuşturucu satıcım

Yüzümü buruşturdum, gerizekalı Yüksel.

+90 0551 562..;
Mesajımı gördüğünü biliyorum bebeğim
Seni darlıyorum gibi düşünme ama soktuğumun paketi nerde?

Batu;
Bende göt herif.

+90 0551 562..;
Peki soktuğumun paketi ne zaman senin gibi tatlı bir çocukla bana geliyor?

Batu;
Akşam.

+90 0551 562..;
Normalde bana şimdi lazım ama senin için geçmişin hatrına zaman verebilirim bebeğim

Kusucam şimdi Allah aşkına. "Niye telefona boka bakar gibi bakıyon lan"

Kafamı kaldırıp Özgür'e baktı. Telefonun ekranı çevirip gösterdim. Anında yüzü buruşmuştu. "Belkide bir bok yazmıştır."

•İkigai•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin