Arabada giderken telefonumun çalmasıyla gözlerimi yoldan ayırdım ve telefonumu alıp açtım.
"Efendim Özgür?"
"Kanka biz Alogrin'e gidiyoruz geliyon mu?"
"Yok işim var benim."
"Hala o beslemenin yanında mısın lan?" Göz ucuyla Baran'a baktım yola odaklanmıştı.
"Boş konuşma işim var işte."
"İyi be gelmezsen gelme. Ha bu arada Cihan abi de burada ve yanında TAŞ gibi bir karı var"
Direksiyonu sıkıp derin bir nefes aldım. "Özgür o taşı alır senin götüne sokarım."
Telefonu kapattım ve kucağıma koydum. Umursamıyordum ama istemsiz merak etmiştim.
"Sırf ben yanındayım diye gitmiyorsan beni şu sokağın başında bırakabilirsin ben evin yolunu bulurum."
"Olmaz öyle, seni eve bırakıcam."
"Batu abimmiş gibi davranmak zorunda değilsin. Sokağın başında bırak beni."
İç çekip ona baktım. "Sende benimle gelsene?"
İlgisiz görünmeye çalışsada gözlerinde heyecanlandığını görmüştüm. "Nasıl yani seninle bara mı geleyim?"
Kafamı sallayıp Alogrin'e sürdüm. "İstanbul'un en büyük barına gitmek istersen tabi?" Cihan'ın barı cidden haberlere bile çıkarak İstanbul'un en büyük barı olarak yayınlanmıştı. Yayınlandığı gibi İrem bununla gurur duyup bir hafta boyunca abimin barı en büyük bar diye dolaşmıştı.
"Şaka mısın kim istemez ki! Hani şu haberlere çıkan bar değil mi!"
"Aynen öyle."
Alogrin'in önüne geldiğimizde arabayı park edip telefonumu aldım ve arabadan indim. Bara doğru yürürken Baran hayranlıkla büyük Alogrin yazısına bakıp peşimden geliyordu. "Yanımdan kaybolma sakın." İçeriye girdim.
Mekanın müzik sesi kulaklarımı doldururken birkaç adımdan sonra Baran'ın arkamda olmadığını fark ettim. Giriş kapısında durmuş hayran bir şekilde içeriye bakıyordu. Güldüm ve tişörtünden çekip onu peşimden sürükledim.
Merdivenden çıkıp genelde bizim için ayrılmış olan locaya çıktım. Baran koruma camlarına ellerini dayayıp aşağıyı izlerken bende kendimi Özgür'ün yanına attım.
"Bu beslemeyi niye getirdin?"
Masadaki shot bardaklarından birini aldım. "Besleme dediğin benim kuzenim"
Kafama dikip bardağı masaya bıraktım."Harbi kuzenin miymiş"
Uğur omuz silkip telefonuna baktı. "Benziyorsunuz zaten oğlum çocuk senin kahverengi gözlü, gamzesiz halin gibi."
Güldüm ve ikinci bir shot bardağı alıp içtim. Masadaki paketi görünce kaşlarım çatıldı. "Bu kimin?" Uzanıp paketi aldım üstünde İlay Karakurt yazıyordu.
"Cihan abinin yeni müşterisi mi ne bugün sipariş vermiş"
"Ee niye vermediniz bunu?"
Özgür güldü ve bana baktı. "Kocanı görmek istersin diye bu görevi sana bıraktık" kafasına vurduğum gibi acıyla inleyip ellerini kafasına koydu. "Acıdı lan!"
Ayağa kalktım ve elimi aşağıya bakan Baran'ın omzuna koydum. "Bir yere ayrılma sakın." Yanından uzaklaşıp elimdeki paketle en üst kata çıktım.
Odaya o kadar çok girip çıkıyordum ki kapıdaki korumayla akraba olucaktık artık. Beni gördüğünde gerilmişti. Muhtemelen geçen sefer ona bağırıp odaya daldığım içindi. Kapıya geldiğimde kapıyı tıklayıp yavaşça açtım ve içeriye baktım. Cihan ve sarışın bir kadın karşılıklı oturuyordu.