Bu güne kadar mutlu olduğum her anda mutluluğun yanında tedirginlik ve korku da hissettim.Bunun o kadar çok nedeni vardı ki artık alışmışım.
Korkum kendim için değil sevdiklerim için oldu hep çünkü ben kendini önemsemeyen bir kızdım.Büyümdüm ve bu değişmedi.
Başkalarını düşünüp onları kalbime yazmaktan,o kalpte kendime yer kalmamış.Ben Duyguydum.Kendini sevmekten hep kaçan o kız.
Bu davranışımın hep her kes tarafından yanlış anlaşılmasına kırılmamaya başlamıştım.Çünkü ben büyümüştüm.Ya da büyümüş olmayı umut ediyordum...
Hepsinin gözleri benim üzerimde iken ben yere bakıyordum.Çünkü bunun bir rüya olduğunu düşünüyordum.Birileri beni düşünmüştü ve ben şu an ne yapacağımı bilemiyordum.Gözlerimi kapattım ve uzun bir süre açmadım.Omzumda bir el hissettim.Bu el çocukluğumun eliydi.'Hiç bir şeyden korkma artık.Her şey geçmişte kaldı,biz iyileşeceğiz' diyordu.Gözlerimi daldığı yerden ayırdım ve tekrar arabama baktım.Bu sırada hepsinin beni izlediğini bilmek onlara henüz kuru bir teşekkür ederek geçiştirdiğimi bir daha bana hatırlattı.
Dolan gözlerimi umursamadan hafifçe gülümsedim.Bu acılı bir gülümsemeydi."Hepinize çok teşekkür ederim.Bu...gerçekten harika.Beni düşünmeniz yani" gülüşüm soldu ve başımı iki yana salladım.Onlara bakmamaya özen gösteriyordum.Bakışlarım bu sefer hepsinde gezindi ve "Neyse ya.Çok yoruldum, üstelik açım.Hadi gidelim" diyerek arabama yöneldim.
Ben yolcu koltuğunda,Kıvanç direksiyonun başında,İbrahim ve Ayansa arka koltuğa oturmuştu.Gözlerimi yanımdaki pencereden ayırmıyordum ve yansımadan Kıvançın sürekli bana baktığını göre biliyordum.
Yol sessiz geçmişti hatta öyle ki benim kesik kesik gelen nefes seslerimden başka hiç bir ses yoktu.Sessizliği seviyorum ama onun getirdiklerini hiç bir zaman sevmedim.Çünkü bazen sessizlik ardından daha büyük çığlıkları getirirdi.
Apartmanın önünde durduğumuzda ben hızlı olduğunu düşündüğüm bir şekilde arabadan inmeye çalıştım ama sanki bir anda her yer karanlıklaştı.Bir el beni yakaladı ve yürütmeye başladı.Titreyerek gözlerimi açtığımda sevdiklerimi yanımda görmek bir nebze olsun içimi ferahlatmıştı.Sol tarafıma baktım Kıvanç çok yavaş bir şekilde koluma girmiş,bir eli ise belimde hafifçe beni yürütüyordu.
Evden içeriye girdiğimizde yemek kokuları burnuma doldu.Uzun zamandır benim evimde böyle yemek kokuları yoktu.İşten güçten doğru düzgün yemek bile yapamıyordum.Ta ki Yağmurum ve Minam evime renk katana kadar.Yağmuru bulduğumda çelimsiz,zayıf bir kadındı.Yüzü bembeyazdı.Ama şimdi dik duruşu,gayet yerinde olan fiziği ve ay gibi parlak teniyle güzelliği daha da ortaya çıkmıştı.Karnı biraz daha belirginleşmişti.Ona öyle bir sürpriz hazırladım ki gördüğünde çok ama çok sevineceğine eminim.
Semih amca ve Yasemin teyze Banuyu çok yalnız bıraktıklarını ve onu çok özlediklerini söyleyip gitmişlerdi.Ama Banuyla beraber yeniden geleceklerini de söylemişlerdi.Kerim ve Can da bizim geldiğimizi görür görmez yanımıza koşmuşlardı.Hastaneden aynı zamanda çıkmıştık ama biz daha yavaş gelmiştik.
Nermin,Kuzey ve Atakan.Onlar en köşede durmuş suçlu bir çocuk gibi bana bakıyorlardı."Hey, muhteşem üçlü bana sarılmayacak mısınız?" Dudaklarımı üzülmüş gibi büküp onlara baktım.Atakan en önde koşarak bana sarıldı ve yanağımdan öptü.Bende tek kolumla onu sarmaya çalıştım."Çok,çok özür dilerim güzelim.Seni koruyamadım,koruyamadık.Bizi affedebilecek misin?" Gerçekten onlar yüzünden olduğunu mu düşünüyorlardı.Atakandan ayrıldım ve omzuma hafif bir yumruk attım "O ne biçim laf lan!Hem siz nerden bilecektiniz ki?!" Kolunu okşaya okşaya "Tamam başkan ya ne vuruyorsun.Ama maşallah gücünden de bir şey kaybetmemişsin haa!" Sevinçle yerinde kıpırdanması gülmeme hatta kahkaha atmama neden oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞTEN GELEN
RomanceGeçmişin yaraladığı ve ihanetten deli gibi korkan bir kız.Büyüdüğünde başına gelecek onca ihanetten ve kayıplardan habersizce hayatına devam eder. Sonra en korktuğu şey başına gelir ve en yakınları tarafından ihanete uğrar.O günden sonra hiç...