Çınar'dan
Çınar komiserim!" Duyduğum sesle gözlerimi daldığım yerden çektim. Bana seslenen Kerim'e baktım. "Komiserim, baya derin dalmışsınız." Ellerimi şakaklarıma koyup ovmaya başladım.
Bu sıralar nedense dikkatim çok çabuk dağılıyordu. Düşüncelerim başka yöne kayıp duruyordu. Bunun tek sorumlusu vardı. Benden kaçmakta ısrarcı olan Ahu.
Günlerdir neden kaçmakta bu kadar ısrar ettiğini anlamaya çalışıyordum. Birden bana karşı olan tutumu değişmişti. Bir şey mi yaptım diye düşünmekten kafayı yemek üzereydim. Gidip konuşamamakta cabasıydı. aramıza duvar örmeye başlamıştı.
Saatime baktım. Mesaimin bitmesine az kalmıştı. Ofladım. En kısa sürede mahalleye gitmek istiyordum. Belki onu görebilirdim. Bana kaçamak bakışlar atan Kerim'e baktım. Kaşlarımı çattım. "Hayırdır Kerim?" Bunu sormamı bekliyormuş gibi yanıma biraz daha yaklaştı ve "komiserim çok dertli görünüyorsunuz, bir sıkıntınız mı var?" Diye sordu.
Vardı. Evet, vardı. Ahu'nun aramıza engel koyması canımı sıkıyordu. En başında kendini benim gözüme sokarken şimdi beni kendinden mahrum bırakıyordu.
"Gönül meselesi mi?" Kafasını çok bilmiş bir edayla salladı. "Bilirim." Dedi ve elini omzuma attı. "Derdini veren Allah dermanını da verir komiserim, tasalanmayın." Yan yan omzuma attığı eline baktım. bakışlarımı farkedince sendeledi ve hızla elini çekti. "Ben işime bakayım o zaman." Kapıya doğru yöneldi.
"Bekle." Dedim tam çıkacakken. Biraz düşündüm. Bu konu hakkında başka birinin görüşü lazımdı. Bir hata yaptıysam anlamam lazımdı. Bu kişi Kerim miydi emin değildim fakat şuan elimizdeki tek seçenek oydu. "Anlar mısın gönül işlerinden?" Diye sordum şüpheli bir şekilde. Kerim'in yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu ve hızla geri dönüp karşıma geçti.
"Ayıp ettiniz komiserim, ben bu işlerin piri sayılırım." Dedi kendini övercesine. Ona şüpheyle bakmaya devam ettim. Anlat dercesine elini salladı. "Çekinmeyin komiserim, bana anlatabilirsiniz." Gözlerimi devirdim. Çok yanlış bir seçimdi fakat üçüncü bir göze ihtiyacım vardı. Yoksa kafayı yiyecektim.
Derin bir nefes aldım. Hala anlatmak konusunda emin değildim. "Utanmayın komiserim, biz bizeyiz." Dedi gülerek. İçimden bir ya sabır çektim. "Bir izin ver de konuşayım Kerim." Gülerek ağzını fermuar gibi kapattı.
Ofladım. "En başlarda sürekli etrafımda dolanırdı, kendini benim gözüme sokardı. Şimdi bir anda benden kaçmaya başladı. Hatta direkt kaçacağını söyledi." Kerim elini çenesine atıp ovuşturdu. "Ona da mı böyle davranıyordunuz komiserim?" Kaşlarımı çattım. "Nasıl?" Gözlerini kısarak bana baktı. "Soğuk." Dedi ve devam etti. "Yani öyle yapmış olabilirsiniz, neticede soğuk bir mizacınız var."
En başlarda soğuk davrandığımı kabul ediyordum. İyi bir başlangıç yapamamıştık fakat sonrasında beni kendine alıştırmıştı. En azından iyi geçiniyorduk.
"Yani, biraz." Dedim sessizce. "Belki ümidi kesmiş olabilir." Dedi ve devam etti. "Komiserim , nişanlıyken de soğuk yapıyor muydunuz?" Anlamaz gözlerle ona baktım. "Ne nişanlısı?" Pot kırmış gibi dona kaldı. "Eski nişanlınızdan bahsetmiyor musunuz?" Bir elimle yüzümü sıvazladım. "Ne nişanlısı Kerim? Ondan bahsetmiyorum."
Kerim çekingen bir tavırla konuştu. "Etrafımda dolanırdı diyince sürekli sizinle konuşmak için gelen hanımefendi sandım. Yani bu sıralar gelmeyi de bırkatı. Odur diye düşündüm. Kusura bakmayın." Kafamı iki yana salladım.
Aslı artık gelmiyordu çünkü bu konuyu halletmiştik. Ona Ahu'ya karşı olan hislerimi açıkça söylemiştim. İki yetişkin insandık, bu meseleyi net ve sakin bir şekilde bitirmiştik. Lafı dolandırmaktan hoşlanmıyordum. Neyse onu söylemiştim. Ahu da izin verseydi piknikte söyleyecektim fakat o kaçmak istediğini söylemişti. Günün sonunda bana Çınar bey demesi de cabasıydı. Komşuyduk biz. Bu resmiyet nereden geliyordu?!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli ile divane
أدب نسائيtam giderken arkamı döndüm ve "komiserim bir şey söyleyebilir miyim?" Dedim. "Buyur." güler yüzümü göstererek "Komiserim vallahi çok iyi insansınız, beni affettiniz değil mi?" Dedim. Yüzü yumuşamasada "Affettim, affettim." Dedi kafasını sallayarak...