"Gelmem!" Diye direttim. Kapının kulpuna tutunmuş bir vaziyette beni çeken Babannemle bir savaş halindeydik. "Alt tarafı hastaneye götüreceksin kız!" Kafamı hızlıca iki yana salladım. "Vallahi olmaz babaanne, anlamıyorsun!"
Babannem onu hastaneye götürmem için diretiyordu. Evde benden başka kimse yoktu. Herkesin işi vardı. Dedemin bile. Nasıl olduysa ben evden kaçamamıştım. Başka bir zaman olsa tabii ki de hemen götürürdüm ama bu sefer olmazdı. Aslı'nın iş yerine gidemezdim! Bana numarasını vereli iki hafta olmuştu. Asla aramamıştım ve aramayacaktım da. Çınar'a karşı olan hislerim ciddiydi.
"Alt tarafı hastaneye götüreceksin, hayırsız torun!" Diye fırça attı. "Babaannecim biliyorsun, istesen canımı veririm ama bu sefer olmaz! Bindireyim seni otobüse git işte. Zaten bedava!" Babannem cıkladı. "Kapının önünde araba varken neden otobüse binecekmişim? Ödün veremem rahatlığımdan!" Dedi çemberini bir yana atarak. Sanırsın bana kraliyet üyesi!
"Bir kerecik ver ne olacak? Biraz halkı anlamaya çalış!" Ellerini beline koydu. Evet, bu demek oluyordu ki şimdi içimden geçecekti. "İyi, Babaannen ölsün de kurtul kızım tamam mı? Utanmıyor musun yaşlı kadını yalvartmaya? Şurda zaten kaç yılım kaldı belli değil, istediğimi yapsan ölürsün değil mi kızım? Çok zor değil mi arabayla hastaneye götürmek?! Bizim zamanımızda böyle miydi? Biz büyüklerimizi sırtımızda taşırdık, sırtımızda! Siz ayağınızı yerden kesen şeyle bile bırakmaya acizsiniz!" Abartma tozu.
Ofladım. Bende tabii ki götürmeyi çok istiyordum ama kendim için pek iyi olmazdı. Lanet olsun içimdeki hayır diyemeyen dürtüye! Aslı'ya da babanneme de doğru düzgün hayır diyemiyordum. "Tamam ama hızlı olacağız tamam mı? Kimseye görünmeden gidip geleceğiz." Bana garip garip baktı. "Hayırdır Ahu? Peşine adam mı taktın?" Ona sadece baktım. Gözlerini kocaman açtı ve kolumu cimcikledi. Acıyla yüzümü buruşturdum. "Kız sen neler çeviriyorsun?!" Kolumu ovuşturdum. "He babaanne peşime adam taktım, sıkacaklar topuklarıma!" La havle la havle!
"Sen şimdi götürüyor musun, götürmüyor musun?" Kafamı salladım. "Tamam, götürüyorum. Git giyin!" Yüzü güldü. "Tamam, şu eteğimi değiştirip geliyorum. Yeni aldığımı giyeyim de şu aşağıdaki Şükriye çatlasın!" Hızlı adımlarla odasına gitti. Gülüşümü durduramadım. Kendini acındırıyordu ama nispet yapmaktan da geri kalmıyordu.
Bende üzerime bir şeyler geçirdikten sonra evden çıktık. Kapının önüne baktım. Çınar evde değildi çünkü arabası yoktu. Artık bu benim günlük rutinim olmuştu. Kendimi alıkoyamıyordum. Arabayı çalıştırdım ve yola koyulduk. "Hani sen benle bir daha arabaya binmeyecektin?" Diye sordum. "Mecbur kalmasam binmem herhalde!" Sanki daha demin kendisi bana yalvarmıyordu!
"Sen istedin benimle gitmeyi!" Dedim sinirle. "Kız diyorum ya zaten mecbur kalmasaydım istemezdim!" Arabayı benim sürdüğümü unutuyordu herhalde. "Bende mecbur kalmasaydım götürmezdim zaten!" Yüzünü buruşturdu. "Hayırsız!" Ağzım bir karış açıldı. "Ben hayırsızsam sende şükürsüzsün!"
"Dilde pabuç gibi!" Dedi ve devam etti. "Ben seni böyle mi yetiştirdim? Yıllarca bende kaldın, hiç mi bir şey öğrenemedim ben sana kız? Hiç bize çekmemişsin, hep annengile çekmişsin." İşine gelmiyordu tabii. İki güzel bir şey yapsam 'aynı babaannesi, kurban olduğum!' Diye bağrına basar dua skillerinin hepsini bana uygulardı. İşine yararsak iyi yaramazsak kötü oluyorduk!
Kavga ede ede hastaneye gelmiştik. Hızlıca kemerini çıkardı. "Allah için sen gelme, otur burda! Ömrümü yedin iki dakikada." Tabii ona benzeyen biriyle muhabbet edince böyle oldu. "Tamam tamam, ben burdayım." Dedim. İşime gelirdi. Kapıyı çarpıp çıktı. "Senin oğlun ödedi bu arabanın parasını!" Diye bağırdım. Gavur malı gibi davranılır mı bu arabaya? Belli mi olur belki babam bana verirdi. Yani bir ihtimal.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli ile divane
ChickLittam giderken arkamı döndüm ve "komiserim bir şey söyleyebilir miyim?" Dedim. "Buyur." güler yüzümü göstererek "Komiserim vallahi çok iyi insansınız, beni affettiniz değil mi?" Dedim. Yüzü yumuşamasada "Affettim, affettim." Dedi kafasını sallayarak...