Hastaneden yeni taburcu olmuştum, Aidan'ı bana ihanet ettiği günden beri görmemiştim görmek de istemiyordum. Onu polise ihbar etmiştim, belki de şuan hapishanedeydi, muhtemelen öyleydi. Adresine kadar her şeyi, görünüşünü, yaptıklarını anlatmıştım. Hastaneden taburcu olduğum kayıtlar çıktığı anda kapımda polislerin belireceğini biliyordum ama farklı bir planım vardı ki kapı çaldı. "Y/n kes sesini açacağım!" diye bağırdım. Acıyacağını biliyordum ama koltuğun yanındaki küçük masanın üstüne kendiöi fırlattım ve cam parçalarıyla yere düştüm. Çığlık attım. Kapıdakiler kapıya sert bir şekilde vurmaya başlayınca polis olduklarını anlamıştım. Bu oscarlık hareketleri başkası için sergiliyor olmak hayal kırıklığı olurdu.
Camlar beni biraz kesmişti ama katlnamayacağım bir acı değildi. Sürünerek kapıya ulaştım ve gergin görünerek kapıyı açtım. Öksürdüm ve "Merhaba, içeri gelmez misiniz?" diye sordum. "Y/n hanım tutuklusunuz, ellerinizi kaldırın." denildi. "Neden? Y/n öhm ben yani ben evet ben bir şey mi yaptım?" dedim. "Senin yüzünden oldu." diye fısıldadım ama duyduklarından emindim. "Hayır kes sesini! Ben hiçbir şey yapmadım." diye bağırdım. "Pardon!?" dendi ama hemen polislere dönüp, "Çok üzgünüm, ben iyiyim, tutuklayabilirsiniz." dedim ama şokla yüzüme bakıyordu, çoğunun kaşları çatıktı. "Bir saniye." dediler be kapıyı kapattılar.
Planım işliyordu. Bir süre kapıyı dinledim. "Abi kandırıyor sizi, saçmalamayın, böyle bir kız masum olabilir mi?" "Duymadın mı oğlum manyak bu!" seslerini duyduğum anda salonumdaki boy aynasına yumruğu bastım, parçalandı, bağırarak ağlamay başladım. "Neden!? Neden bana bunu yapıyorsun!? Çık git vücudumdan!" diye bağırmaya başladım, çığlıkları abartınca kapıyı tekrar çalmaya başladılar ama kapı çaldığı anda sesimi kestim.
"Bizimle gelin lütfen." dedi baştaki polis, mükemmel performansımı yediler mi bilmiyordum ama sokakta böyle bir kadın görsem koşarak kaçacağım kesindi. Karakolun yanındaki nir psikiyatri kliniğine gelmiştik. Bir detektif bana kliniğe kadar eskortluk yaptı. Beni bir odaya sokmuşlardı ve eğer planım işliyorsa kurtuluyordum.
Odada polis beni yalnız bıraktı ve psikiyartist koltuğunu döndürdü, Elina'nın yüzünü görmüştüm ve evet planladığım her şey tıkır tıkır işlemişti. Gülümsedi ve gözleriyle masasındaki penguen biblosunu işaret etti. Mikrofon vardı. "Neden burdayım ben? Kimse neden benimle konuşmuyor!" diye sorgulamaya başladım Elina beni koltuğa oturttu, "Y/n hanım bana biraz özel hayatınızdan bahseder misiniz?" diye sordu ve penguen biblosunun gagasının altındaki düğmeye bastı. Mikrofonu kapatmıştı çünkü kimsenin bir hastanın özel hayatını dinlemeye hakkı yoktu.
Y/n: Sonunda! Yemin ederim bir an inanmayacaklar diye gerginlikten gerçekten kafayı yiyecektim!
Elina: Dimi, sabahtan beri girdim şu kılığa seni bekliyorum, ya gerçek psikolog gelirse de foyamız ortaya çıkarsa diye korkudan delirecektim! Sabah başka bir müşteri geldi, ruh hastasının tekiydi deli raporu verdim çıkardım.
Y/n: (Gülerek) Seni bu duruma bir daha sokmayacağım merak etme. Sadece bana çoklu kişilik bozukluğu, ev hapsi ve haftalık kontrol yazman gerekiyor.
Elina: Her hafta pijama partisi diyorsun yani?
Y/n: Tabiki!
Elina: Şimdi sen bana en baştan anlatır mısın?
Y/n: Öhm! Şimdi Aidan bana ihanet ettikten sonra yüzünü bir daha görmemek için onu hapse yollamak istedim, ve şuan nerede onu bile bilmiyorum, ama eğer onu hapse yollasaydım benim de suçlu olduğumu anlayacaklardı o yüzden ihbari sana yaptırdım. Beni hapse atmaları için hastaneden çıkmamı beklemelilerdi o yüzden uzun bir süre iyileşmeyi bekledim ve taburcu olmak istemedim ki plan için yeterince fiziksel gücüm olsun. Polisler kapıma geldiği anda kendi kendimle kavga etmeye ve kendimi bir yerlere fırlatmaya başladım ve duymadıklarını varsayarak davrandım. Çaktırmamaya çalıştım ki şüphelenmesinler ama kafayı yediğimden emin olmaları lazımdı ki beni bu kliniğe getirsinler. Şehirdeki en büyük suçlardan hapse atılan herkes bu karakola getirildiği için karakolun yanındaki kliniğin de deliler için tespit yapıldığını biliyordum ve taklidini yaptığım çoklu kişilik bozukluğunun en önemli görevlisinin icabına baktıktan sonra yerine seni koydum, yakalanmaman için kimliğini sana verdim ve kimseye gözükmemeni istedim biliyorsun ki şuan da burdayım ve bana mükemmel tespitlerinden birini bahşedersen her hafta en az bir kere evime gelmen gerekir ve cezam tedavi olana kadar evden çıkmamak olur ki en büyük hayalim (kıkırdayarak).
Elina: Kızım sen şaka mısın? İnanamıyorum sana.
Güldüm, bir süre daha sohbet ettikten sonra kağıtları imzaladı ve dışarı çıktık. Karakolda ifadem alındı ve cezam kesinleşti, Eve döndüğümde yalnızdım, kurtulmuştum. Çok uzun süredir bu anı bekliyordum ve aklımda her olaşılığı kurup planlıyordum, neredeyse başka bir şey düşünmeye zamanım olmamıştı...
Aidan, neredeydi, yakalanmış mıydı? Aptal, bana neden ihanet etti ki! Onu özlediğimi fark etmiştim, kalbim ağrıyordu ve çok büyük nir boşluk hissediyordum. Beni yemeğe çıkaracağı cumartesinin üstünden geçmişti, hastanede beni ölüme terk etmişken geçmişti. Tekrar sinirlendim ama pişmandım, pişman mıydım? İntikam için yapmıştım ama bana yaptığı şeyin yanında hiç kalırdı, neden ona zarar veremiyordum? Neden o bana durmadan zarar veriyordu?
Aramak istiyordum ama korkuyordum, bana ihanet etmişti, kapımda belirse olmaz mıydı bir anda, her şeyin bir açıklaması olsa olmaz mıydı, inandırsa beni tekrar... İnanmamam gerekiyor ama beni sevdiğini hissettiren birinin bana bunları yapması o kadar karmaşık ki. Onu hiçbir zaman anlayamayacak mıydım? Telefonum çalsa da o arasa olmaz mıydı. Kızsam ona nefret etsem ama kendini affettirmek için uğraşsa, bunları istemek bencilce mi?
O telefon tüm gece çalmadı, kapı da, ondan haberim olmadı, ne yapıyor diye kıvranırken bana ihanet ettiğini kendiöe unutturmamak için elimden gelen her şeyi yaptım ama aklımdan onu çıkaramadım. Yıllarımı onun varlığıyla yada en azından onun için uğraşarak geçirmiştim ve bu kadar kolay mıydı bana ihanet etmesi, hiç mi sevmemişti, bir açıklaması olmalıydı ama soran kişi olmak istemiyordum. Belki de hapishanedeydi, belki de polislerden kaçıyordu. Başını çok büyük belaya sokmuştum. BANANE BE İHANET ETMESEYDİ! İkiye bölünmüş gibiydim, bir tarafım ona ölümüne sinirli, bir tarafım ise ona ölümüne aşıktı. Belki de şuan o da uyanıktı?
Bu düşüncelerle sabah altıya kadar yatakta oturdum, gün doğumunu izledim, bilinmeyen bir numara telefonumu aradı, Margaret'in yeni bir görevle geldiğini düşündüm. Telefonu açtım. "Margaret, artık ilgilenmiyorum, bırakıyorum." dedim ama tanıdık bir ses geldi. "Bıraktın demek ha."
Y/n: Aidan!
Aidan: Efendim güzelim.
Y/n: Geber pislik!
Aidan: Bence de ama önce seni görebilir miyim?
Y/n: Önce neden beni ölüme terk ettiğini açıklamak ister misin!? Ruh hastasısın sen! Siktir git! Sana güvedim!
Aidan: Söz veriyorum açıklayacağım güzelim, yüz yüze açıklayacağım, gözlerine bakmayı özledim, son kez.
Y/n: Son kez mi?
Aidan: Konuşalım, lütfen.
Y/n: Aidan ben artık bana yaptığın şeyleri alttan almaktan çok yoruldum. Kesinlikle bir açıklaması vardır biliyorum ama ben bunlar yüzünden çok acı çekiyorum.
Aidan: Emin ol ben de çekiyorum, bunları yapmak bana da zarar veriyo ama zorundayım, seni görmeye ihtiyacım var lütfen, lütfen son kez görmeme izin ver. Her şeyi anlatacağım her şeyi.
Y/n: Peki tamam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Birbirinden uzak (Aidan Ryan Gallagher)
FanfictionY/N ve Aidan Ryan Gallagher'ın hikayesi