~Eylül 2024~
Önümdeki kağıtlarda göz gezdiriyordum. Seungmin bizi sabahın köründe toplantı odasına dizmiş, konuşmamız gerektiğini söylemişti. Arabamızın kurşunlanmasının üstünden altı gün geçmişti. Yoon Jeonghan'ın bu son hamlesi herkesin sinirini fazlasıyla bozmuştu. Jisung ilginç bir şekilde bu durumu bir iki gün içinde atlatmıştı. Ya da atlatmış gibi yapıyor, bilemiyorum.
Şu an bu masada arası en gergin olan Hyunjin ve bendik. Bu bir hafta içerisinde bir sürü şeyden kavga etmiştik. Ben düzenli olarak Hyunjin'i suçluyordum o ise benimle alay ediyordu. Fakat serseri mafyamız bir süre sonra bu kavgalarımızı umursamadığından bir sonraki kavgamıza kadar eski halimize dönüyorduk.
Bakışlarım masanın etrafını toplanan insanların üzerinde gezdi. Felix masanın ucunda telefonunda oyun oynuyor, Chan hemen yanımda uyukluyor. Biraz eğilip masanın başında oturan Hyunjin'in ekranına baktım. Hyunjin de instagramda geziyordu.
Seungmin elini masaya vurunca Chan irkilerek uyanmış, diğerleri de dikkatini toplantıya vermişti. "Artık başlasak mı? Tabii telefonlarınızla işiniz bittiyse." dedi kinayeli bir ses tonuyla.
Hyunjin telefonun ekranını kilitleyip masaya bıraktı. Ben zaten önümdeki raporları inceliyordum. Seungmin ciddi ifadesini bozmadan Hyunjin'e döndü.
"Senin bizimle arkadaş olman, herkese gereksiz bir gevşeklik getiriyor. Bu şekilde devam ederseler Bay Bae ile konuşup senin için yeni bir ekip isteyeceğim."
Ben, Chan, Changbin ve Hyunjin aynı ifadeyle Seungmin'in yüzüne bakıyorduk. Tamam otoriter bir yapısı vardı ve disiplin onun için çok önemliydi ama bu kadarı kulağa biraz abartı geliyordu. Üstelik bu masada Hyunjin'den sonraki yetkili kişi bendim. Seungmin değil. Bu tarz bir kararı tek başına veremezdi.
"Ekip değişikliğine karar verebileceğini düşünmene sebep olan nedir, Seungmin?" dedi Hyunjin sakin ama sert bir ses tonuyla. Belli ki bu üstü kapalı tehdit onu da sinirlendirmişti.
"En azından seni görünce korkacak ve işini ciddi alacak insanlar olması daha doğru olacak. Yoksa bu ekip seni ölüme sürükleyecek." diye iğneleyici bir ses tonuyla cevap verdi Seungmin. Asla geri adım atmıyor olması masadaki gerginliği giderek arttırıyordu.
Gergin bir şekilde alnımı ovuşturdum. Seungmin'in had bildirme konuşması tadımın kaçmasına sebep oluyordu. Dirseklerimi masaya koyarak ellerimi önümde birleştirdim.
"Sabah sabah yaptığınız şakalar bittiyse Bay Kim, esas konuya gelelim. Ayrıca bu şakanızın üzerine konuşmak için toplantı sonrasında mutlaka görüşelim. Şimdi gülemedim ama boşa gitsin istemem." dedim sakin bir ses tonuyla.
"Konuşuruz, Know." dedi Seungmin.
Julie, "Bay Hwang, partinin üzerinden yaklaşık bir hafta geçti fakat Lee Jung'dan dönüş almadık. Başka bir hedef belirlemeliyiz." diyerek sonunda gerçek bir toplantı konusu başlatmıştı.
Felix'in hala oyun oynamaya devam ederken "Arayacak." demesi. Masadaki altı kafanın bir anda ona dönmesine sebep olmuştu.
"Açıkla Felix." dedi Chan.
"Hay sikeyim! Öldüm ya." Felix telefonunu masaya vurup sandalyesini bize doğru çevirdi.
"Siz benim o adamı öylece bizi araması için bekleyeceğimi mi düşündünüz?" Birkaç kez yüzüne dökülen sarı tutamlarını kulağının arkasına atmaya çalışmış en son sinirlenip bileğindeki lastikle saçını toplamıştı. Tabii bu sırada bütün masa onu izlemiştik. Sanırım Seungmin haklıydı. Aramızda en arsızı Felix olsa da Bay Bae'nin yanında bırak oyun oynamayı kafasını bile kaldıramazdı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt ve Kuzu / Minsung
Fiksi PenggemarCam gibi berrak bir gökyüzünün altında tanışmıştı Minho ve Jisung. "Ne düşünüyorsun?" diye sordu, Jisung. "Aslında pek bir şey düşünmüyorum. Yani içini karartmak gibi olmasın ama sen gelmeden önce ölümü düşünüyordum." "Vay be. Derin konular diyorsu...