~31~

276 37 15
                                    

_*_*_*_*_*_*_*_*_

"Bu ne zaman bitecek Jisung, ben cidden çok utanıyorum da."

"Az kaldı Yeon, sabret."

"Biraz önce de aynı şeyi demiştin ama..."

Sincap çocuk pudra sürdüğü Yeonjun'dan uzaklaştı. "Burada senin için çabalıyorum, bak bitti!" Diyip masanın üstündeki aynayı onun yüzüne tuttu. Yeonjun küçük bir iç çekip kaç saattir oturduğu koltuktan kalktı.

"Bu kadar uzun süreceğini tahmin etmemiştim," yüzünde pek bir şey yoktu zaten ama sincap çocuk kıyafet ararken onu biraz yormuştu. "Sağ ol Sungie." Ayrıntılara dikkat eden bir arkadaşı olması hem işine geliyor, hem de uzun bir süre yerinden kalkmayacağı anlamına geliyordu.

Odadan çıkmadan önce Jisung'a sıkıca sarılıp yanağını öptü, "Eğer, seni ve Minho'yu görmezsem, kalp krizi geçirir ve ölürüm. Bunun olmasını istemediğimiz için sizi görebileceğim bir yere oturun, tamam mı?"

Onun stresine güldü Jisung. "Tamam, merak etme." Odasının kapısına itelemeye başladı onu.

"Ama biraz rahat ol, günün sonunda Soobin'i öpmeni bekliyorum." Kıkırdadı sonra, kısa ama sıkaca sarılıp ayrıldı ve dışarı itti.

"O benimle çıksın öpmeye kıyamam!"

"Yinede başaracağına inanıyoruz!" Koridora gelen Jungkook'du konuşan. Gözleri Yeonjun'daydı ve içten bir gülümsemesi vardı. Jisung odadan çıkıp ona ve yanındaki Minho'ya baktı.

"Başarmazsa kötü olur. Bizi yorduğuna deysin Yeonjun." Jisung'un yanına adımlarken söyledi Minho. Belli belirsiz bir kahkaha sesine karışıyordu.

"Değecek Min, hissedebiliyorum." Jungkook elini kabine koyup dramatik bir şekilde söyledi ve diğerlerini eğlendirdi.

"Hadi şimdi yallah sana!" Parmağını Yeonjun'a sallayıp merdivenlerin önünden çekildi. Yeonjun aşağı inip üç kişi kaldıklarında tekrar konuştu.

"Gözlerim sulanıyor, Ji. O giden bizim papatyamız." Kahkaha attı Jisung, gözünün altını temizleyen Jungkook'a sarıldı.

"Haklısın, Allah bize tırsak Yeon'u da gösterdi ya, artık sırtımız yere gelmez."

Jungkook' dan ayrılıp odasının kapısını açtı Minho'yu davet etti. Hemen kabul edilmesi ile nedensizce yanakları kızardı.

"Ne zaman ineceksiniz?"

"Yarım saat sonra." Jisung kapıyı kapatmadan cevap verdi Minho. Yatağa oturup hâlâ pijaması olan küçüğe baktı. Dolaba gitmek yerine onun yanına geldi Jisung. Kollarını iki yana açınca, anlamasa da Minho'da açtı.

Onun kucağına yerleşip sıkıca sarıldı Jisung. "Ben çook şanslıyım." Konuşurken dudakları Minho'nun boynuna değiyordu, bu büyüğün gıdıklanmasına neden oldu.

"Bende öyleyim, de nerden geldi aklına?" Biraz geri çekip tombul yanaklı sevgilisine baktı.

"Bilmiyorum." Küçük tatlı bir gülümseme vardı suratında. Minho' ya eğilip bir öpücük verdi.

"Şu an uyumak istiyorum, biliyor musun? Ama Yeonjun'a yetişmeliyiz. Chan ile Changbin gitseydi keşke." Büyük olan onun dediğine kafa salladı.

Minho'nun kucağından kayıp dolaba gitti Jisung, "Bu gün hava sıcak, ağustosun ortasına geldik..." Dolaptan ilk koyu mavi bir tişört çıkardı, üstündeki pijamının gömleğini çıkarırken Minho gözlerini yere düşürdü.

"Şort giymek mantıklı mı? Benim için." Üstünü giymiş, dizinin biraz altında biten kot şortu gösterdi Minho'ya. Büyük olanın gözleri kısa bir an tişörtün açık bırkatığı bacaklarına kaysayda çok geçmeden yüzünü yukarı çıkardı.

Kısasa Kısas |Minsung✓✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin